FRANCIS FUKUYAMA VE "TARİHİN SONU" TEZİ ÜZERİNE

Bütün ideolojiler aslında insanların refahı ve mutluluğunu öngörmekte; her yeni dünya görüşü, bu amaç doğrultusunda bir öncekinin eksik yanlarını ortaya koyarak, daha iyi olduğu düşünülen çözümler üretmektedir. Dünya tarihinin düşünsel altyapısı bu yönüyle, bir arayış ve buluşlar tarihi sayılabilir. Liberalizm de refah arayışında önemli bir adımı, hatta Fukuyama’ya göre, insanlığın gelebileceği ve dahi gelmiş olduğu son noktayı simgelemektedir.

Kuşkusuz tarihsel akışın, ilerleme gelişme veya evrim fikriyle ilk ele alınışı, Francis Fukuyama’nın kuramıyla değildir. Ondan önce, Aristoteles, Augustinus, Fontenelle, Saint-Pierre, Concordet, Comte, Spencer, Tylor, Turgot, Herder, Ferguson, Spencer, Durkheim, Maine, Hegel, Marx gibi düşünürler, farklı açılardan da olsa, ilerlemeden bahsetmişlerdir (Bock, 1990: 53-86). Genel anlamıyla ilerleme, uygarlığın belli bir yönde gelişmesini, sıçramalı değil ancak sıralı bir iyileşmeyi ifade eder (Pons, 2003:433). Fukuyama, tarihin bir amaca doğru ilerlediği görüşüyle, diğerleriyle benzeşmekte; bu amacın liberalizm olduğunu savunmakla onlardan ayrılmaktadır. O’na göre, farklı dinsel, kültürel, geleneksel yapılardaki her devlet, eninde sonunda aynı düzlemde buluşacaktır. Bu ortak noktayı ifade etmek için kullandığı ‘tarihin sonu’ kavramı, tarihsel olayların tamamen son bulması anlamına gelmemektedir. Fukuyama bununla, beşeri, siyasi ve iktisadi kurumların, gelişip değişerek ulaşabilecekleri en ideal formda, yani liberal demokrasi ve serbest piyasa ekonomisinin zaferinde, birleşmelerini kastetmektedir (Fukuyama, 2002/c: 252). 

Francis Fukuyama’nın liberalizm anlayışının ve liberalizmin egemenliğini dünyanın sonu saymasının, iki temel dayanağı vardır. Bunlardan ilki, modern doğa biliminin gelişmesinin, insanlık tarihinin bütününde ve dolayısıyla devletlerin askeri ve ekonomik konumlanışında, bir ilerlemeyi beraberinde getirdiğidir. Doğaya hakim oluş sürecini daha evvel başlatan ve görece tamamlayan uluslar, sahip oldukları teknolojik imkanlardan, yalnızca insan istek ve ihtiyaçlarını karşılarken değil, askeri yapılarını ve savunma güçlerini kuvvetlendirirken de yararlanmaktadırlar. Uluslararası ilişkilerde belli bir güç ve kabulün, ülke içinde ise bolluk ve refahın temin edilmesi sürecinde, kültürel farklılıklarından arınan devletler, aynı aşamalardan geçen diğerleriyle benzer bir yapılanmaya erişmektedirler. Modern bilim ve teknolojinin imkanlarından yararlanma, bunlar aracılığıyla ekonomik büyüme ve uluslararası alanda itibar sağlama gayesi, ekonomik liberalizmi tüm devletler için zorunlu kılmaktadır (Fukuyama, 2002/b:172-173; Fukuyama, 2002/c: 253). 

Bilimsel, teknolojik ve ekonomik gelişimin getirisi olan homojenlik, ekonomik liberalizmi açıklamakta, ancak liberal demokrasinin de aynı şekilde zorunlu oluşunu aydınlatmada bir başka anahtara ihtiyaç duyulmaktır. İşte burada devreye Fukuyama’nın, liberal demokrasiyi bütün insanlığın nihai kaderi sayar ve belli bir Güz 2006 / 2 235 amaca doğru rastlantısal olmayan gidişi benimserken yararlandığı, ikinci dayanak girmektedir. Bu, Hegel’in diyalektik anlayışı ve ilerleme fikridir. Hegel’de ilerleme, eksik olandan daha eksiksiz olana doğru bir gidişi simgeler. Tarih, kendinin bilincine varma, mutlaklaşma ve özgürleşme amaçlarına doğru ilerlemekte, bu oluşu ise diyalektik süreç yönlendirmektedir (Bayar Bravo, 2005: 126). Fukuyama diyalektiği, K.Marx’ın üzerine inşa ettiği diyalektik materyalizmden arındırarak, Aleksandre Kojeve’in yorumuyla ele almıştır. 

Tarihin sonunu açıklarken kullandığı bu iki anahtarı es geçen devlet düzenleri, yıkılmış ya da yıkılmaya yüz tutmuştur. O’na göre, liberalizm her devletin kaçınılmaz ve nihai sonudur. Bu iddiasını pekiştirmek için, diğer dünya görüşlerinin uygulamadaki sonuçlarını, olumsuz yönleriyle ortaya koymuş; örnek olarak sağ otoriter rejimler, sol totaliter rejimler ve islamı göstermiştir. (Buraya Kadar Olan Kısım Şule Şahin Ceylan'ın makalesinden alınmıştır. Makalenin Devamını Okumak İçin Tıklayınız>>>)

İlk yayınlandığı 1992 yılından bu yana Tarihin Sonu ve Son İnsan birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Francis Fukuyama'nın siyaset, bilimsel ilerleme, etik kodlar ve savaş üzerine ortaya koyduğu sıra dışı analizleri Soğuk Savaş sonrası dünyayı anlamak için hâlâ birer rehber niteliğinde. Gözden geçirilmiş ve güncelleştirilmiş son haliyle Tarihin Sonu ve Son İnsan modern bir klasik. 

"Açık bir dille yazılmış muazzam fikirler yumağı. Fukuyama'nın görüşleri ciddiye alınmayı hak ediyor."
-William H. McNeill, The New York Times Book Review-

"Provokatif ve ilginç. Fukuyama cevaplandırılması gereken ciddi sorular soruyor."
-Ronald Steel, USA Today-

"Kabul edin ya da etmeyin, olağanüstü bir kitap. Siyaset felsefesine ciddi katkısı olan zengin bir çalışma."
-Mackubin Thomas Owens, The Washington Post-
(Tanıtım Bülteninden)

KİTABIN PDF'SİNİ İNDİRMEK İÇİN YIKLAYIN
FRANCIS FUKUYAMA VE "TARİHİN SONU" PDF>>>

Yorumlar

Müfîd Ne Demektir?

İfâde eden, meramı güzel anlatan. Mânalı, mânidâr. Faydalı, faydayı mucib olan. Mütâlâsından istifade olunan.