BİLAL IŞIKDOĞAN - İNSAN İSTEDİĞİ ŞEY KADARDIR

İnsan çoğu zaman neyi niçin istediğini kestiremez. Bir anda bir şeyler olup biterken kendini onun içinde bulu verir. Yaşadığı çevre, çevresindeki insanlar da çoğu zaman bu seçemedikleri arasındadır. Yani hepsi olmasa da bir kısmı öyledir. Seçebildiği kısımları ise sadece aynı davâ ve aynı yolu paylaştığı insanlar teşkil etmektedir. Kişi çoğu zaman en ehemmiyetli meziyetlerini de yolada yoldaşlık eden insanlardan alır. Yani, bir muhabbet hâsıl olur, herkes nasibi olduğu kadarını alır. Eğer bunun idrakinde olunmasa istemsiz bir şekilde dahil olduğu ve seçemediği çevre insanın bütün benliğine sirayet edebilir. Bu sirayetten insanın düşünce dünyası da nasibini alır. Düşünce dünyası, insanın iç alemine bağlı olduğu kadar dışarda varolanlarla alakalı ve onlara da bağlıdır. İnsanın idrak seviyesi de insanın çevresine göre ve çevresinde olup bitenlerle şekillenir. Nasıl ki su kenarında olan toprak gül bahçesine döner ve gül’den gül dererlerese, bunun zıddına da toprak çorak olursa olan su buhar olur ve kuruyup gider. Ne toprak toprak olur, ne bağ- bahçe bostan olur. Olan gül’e olur. Buraya kadar herhangi bir problem yok. Yani, insanın tasarrufunda olmayan, çevrenin etkisinde olan hususlar vardı. Peki, ya gül gül olmaktan vaz geçip değişmek istiyorsa? Böyle birşey mümkün müdür? İnsan cihetiyle soracak olursak, İnsan, insan olma vasfından vaz geçebilir mi? Buna gül’den verdiğimiz misalle devam edelim. Eğer böyle birşey mümkün olursa o vakit gül diye birşey kalmaz. Ama bu mümkün değildir. Çünkü gülün özü güldendir. Onun fıtratında- özü itibari ile de istediği- gül olmak vardır. Bu noktadan bakınca en mühim mesele insan ne istediğini bilmesidir. İnsan istemek üzere yaratılmıştır. İyiyi, güzeli ve güzel ahlak’ı istemek. İnsanda gül meziyetinde olan en mühim haslette ahlaktır. İnsanın çevresini-güzel hasletleri olan insanları- mesnevi babından anlatacak olursak;

“Gül mevsimi geçip de, gül bahçesi harap olunca, gül kokusunu nere­den koklayabiliriz? Gül suyundan..."

Güzel ahlak sahibi olan insanlar, güzel hasletler olmasa da -eksik olsa da- daima güzel olanı nasihat ederler. Çünkü onlar aralarında sadıktır. Yine mesnevi diliyle diyecek olursak;

“Madem ki güneş battı da o batış bizim gönlümüzü dağladı. Onun ye­rine bir çerağ uyandırmaktan başka çare yoktur.”

Unutulmakta olanı hatırlamak, hata yapmak üzere iken uyarmak Allah’ın insana bahşettiği ünsiyettendir. Bu ünsiyet insanda vardır lakin mukavvemet kazanması da ancak istemekle mümkündür. Neyi istemek? Güzel olanı, sadık olanları bulmayı, arayanların yanında olmayı ve onlarla birlikte yola revân olmayı istemek. Onlar kim?

Gül yağından çerağlar gibi yanmayı isteyip, gül suyu gibi kokan kimselerdir onlar.

Başta söylenecek olanı sonda söylemek. Bazı mes’eleleri insanın her gün defaatle kendine sual etmesi gerekir. Bunlardan en elzem olanlarından biri de kanaatimce istemektir. İnsanın kendini bilmesi istediği şeyler nisbetinde belli olur. Çünkü insan, istediği şey kadardır. Yine sual ediyoruz, her zaman da sual edip arayacağız.

Peki o halde, biz kimiz ve neyi istiyoruz?

Yorumlar

Müfîd Ne Demektir?

İfâde eden, meramı güzel anlatan. Mânalı, mânidâr. Faydalı, faydayı mucib olan. Mütâlâsından istifade olunan.