Seyyid Hüseyin Nasr’ın (Tercüme: Şahabettin YALÇIN) önemli eserlerinden birisidir Genç Müslüman’a Modern Dünya Rehberi. 2010 yılında, İstanbul’da, İz Yayıncılık tarafından basılmış. 5. Baskısı yapılan kitap 295 sayfadır.
Denilir ki modernizm, insanlığın uğradığı bir yol kazasıdır. İnsanlığın, normal yolunda giderken şarampole yuvarlanmasıdır. Seyyid Hüsryin Nasr’ın deyimiyle onun sayesinde dünya yönünü ve yönelimini kaybetmiştir. Artık kaza mahallinden bir an önce sağ salim kurtulmak ve tekrar ana yola girmek gerekir. Bunun için de gerekli ve yeterli çaba harcamak icap eder. Zira bu yol kazasında insanlık hassas yerlerinden darbe almıştır.
Bu konuda birçok çalışma yapılmıştır. Bunların arasında Seyyid Hüseyin Nasr’ın konuyla ilgili olarak yaptığı çalışmaların belli bir ağırlık taşıdığı aşikârdır. Eserlerinin sadece isimlerine bile bakılırsa bu açıkça görülür ve üzerinde durduğumuz bu eser de onlardan birisidir. Ancak bu kitap, eğitimleri ve sosyal yaşantıları sebebiyle modern dünyanın çeşitli cepheleriyle yüz yüze gelen Müslüman gençliğe yazılmıştır ve onlar için bir uyarı metnidir.
Yazarın amacı, modernizmin yıkıcılığı konusunda genç Müslüman’a bir bakış açısı kazandırmaktır. Bu yıkıcılıktan en fazla etkilenen gençlere bir uyarı olması bakımından eser önemlidir.
Yazar eserini, giriş yazısından sonra üç ana başlık altında incelemiştir.
“İslam’ın Mesajı” üst başlığı altında dinin anlamını irdelemiş, İslam’ın her boyutuyla hayatı kuşatan bir din olduğunu özellikle vurgulamıştır. Allah, insan ve kâinat ilişkilerine temas ettikten sonra, “şeriat” başlığıyla İslam fıkhını, “İslam Maneviyatı ve Düşüncesi” başlığıyla da İslam kelamını veciz bir şekilde ortaya koymuştur. İslam Medeniyetine vurgu yapmak için, İslam bilimi, sanat ve edebiyatı hakkında da bilgi veren yazar “Modern zamanlarda İslam alemi”ni ele almış, İslam dininin halâ diri ve güçlü olduğunu, ancak kurduğu medeniyetin birkaç asırdır Batı uygarlığının pek çok yönden yaptığı saldırılarının etkisiyle zayıfladığını, biraz da detaylar girerek anlatmıştır. Bu anlatımı sırasında İslam dünyasında gelişen ve oluşan birçok fikir akımına ve İslami hareketlere yer vermeyi de ihmal etmemiştir.
Seyyid Hüeyin Nasr, “Modern dünyanın mahiyeti”ni irdelediği ikinci ana başlık altında, modern Batı’nın din, felsefe, bilim ve teknolojisi ile siyasi, ekonomik ve sosyal hayatının, sanat ve yaşam tarzının röntgenini çekmiştir.
Sonsözünde ise modern dünyanın meydan okumalarına cevap verilmesi gerektiğini ve bu konuda Müslüman gençlerin takınması gereken tavırları dört maddede ele alarak anlatmıştır:
1) “... Genç Müslüman’ın atacağı en önemli ilk adım, imanının kuvvetini muhafaza edip İslam vahyinin hakikatinin geçerliliğine olan inancını kaybetmemesidir. Modern dünya, kutsal ve dini olan her şeyi tahrip etmek niyetinde olup yok etmek ister ve kutsal yaşam görüşünü ve beşeri faaliyetin her yönünü kapsayan İlahi Yasasını terk etmeyen İslam dinine özellikle karşıdır.” Bu sebeple, “Müslümanlar her şeyden önce modern dünyanın dine yönelttiği saldırılara cevap vermeli, daha sonra özel olarak İslam vahyine yönelttiği saldırıları cevaplamalıdır.”
2) Müslüman gençler, sahih İslami öğretiyle, yaşadıkları toplumun örf ve adetlerin farkının farkına varmaları gerekir.
İslam dünyasındaki toplumsal İslami kurumlar, Müslüman gençler tarafından modern eleştiriler temelinde değil İslam’a uygun bir biçimde değerlendirilmelidir. Çünkü bu modern eleştirilerin çoğu, İslam’a açıkça zıt mülahazalara dayanmaktadır.
3) Müslüman geçler, hat ve mimari…vb. gibi geleneksel İslam sanatının muhteşem güzelliğinin ve ehemmiyetinin bilgisine ve tecrübesine sahip olmalıdırlar.
4) Müslüman olsun başka dinden olsun her hangi bir gencin modern dünyanın çok güçlü cazibesine direnebilmesi oldukça zordur. Çünkü modern yaşam tarzı nefsin ihtiras ve isyankâr unsurlarına hitap etmektedir. Bu durumda Müslüman genç kendisini sarmalamak isteyen ve insan ruhunu çürüten modern yaşam tarzına karşı direnmeli ve İlahi iradeye göre yaşamalıdır.
Yazar eserini gençler için kaleme alması sebebiyle akademik olmayan anlaşılır bir dil kullanmayı tercih etmeye çalışmıştır. Ancak yine de yer yer akademik bir üslup kullanmaktan geri durmamıştır.
Seyyid Hüseyin Nasr, yüksek eğitimini Batı’da yapmıştır. Halen o diyarlarda yaşamakta ve oralarda öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Yani yazar, Batı’yı tanımaktadır ve onun hakkındaki fikirleri masa başı fikirler değildir. İnsanlığın, kendisi dışındaki üyelerini, özellikle İslam uygarlığını ötekileştiren, ona tepeden bakan, görmezden gelen, hatta bazen varlığını inkara yeltenen ve hala onunla efendi-uşak oyunu oynamayı sürdürmek isteyen Batı’nın hastalıklı ruh halini, içinde yaşayarak anlamış ve eserine yansıtmıştır.
Yazar, modern dünya ve modern dünyanın yaşam tarzı olan modernizm hakkında gençleri bilgilendirirken karşılaştırma yöntemini kullanır. Modern dünyayı oluşturan unsurlarla, İslam’ı karşılaştırır. Önce İslam’ın mesajını anlatır. Medeniyetine vurgu yapar. İslam’ın medeniyet doğurma potansiyeli olan aktif bir din olduğunu hissettirir. Akabinde modernizmi, yıkıcı boyutuyla insanlığa hediye eden modern Batı’yı ele alır ve inceler.
Seyyid Hüseyin Nasr’ın İslam’la Hrıstiyanlığı değil, İslam’la Batı uygarlığını mukayese etmesi dikkat çekicidir.
Yazar, genç Müslümana, kendi inancı doğrultusunda modern dünyaya vereceği bir cevabı olduğunu hatırlatmış, her bakımdan içi daralan bu modern dünyaya ancak İslam’ın nefes aldırabileceğini anlatmaya çalışmıştır. Ancak bu cevabın verilmesi için İslam’ın bilinmesi gerektiği gibi Batı’nın da tanınması gerektiğinin altını çizer ve şöyle der: “Batı, İslam’ı kendi bakış açılarına göre inceleyen pek çok şarkiyatçı (oryantalist) yetiştirmiştir. Ancak İslam dünyası bilimden sanatına, dininden toplumsal hareketlerine kadar Batı uygarlığının değişik yönlerini İslami bakış açısıyla inceleyebilecek evsafta çok az garbiyatçı (oksidentalist) çıkarmıştır.”
Seyyid Hüseyin Nasr, bir sorumluluk ve hassasiyet insanı olduğunu bu eseriyle de göstermektedir. Ümmetin çocuklarını, “İslam’ın esaslarına meydan okuyan yabancı bir medeniyet ve dünya görüşüne karşı” adeta bir baba şefkatiyle ve gür bir sedayla ikaz etmektedir.
Eser, İslam’ı çeşitli boyutlarıyla kısa ve öz bir şekilde ele almış, karşısında duran Batı uygarlığını yakından bakan bir gözle incelemiştir. Böylece bu ümmetin gençlerine hem kendi değerlerini hatırlatmış hem de İslam’ı ve onun değerlerini yok saymak isteyen, hatta yok etmeye çabalayan yabancı bir uygarlığa karşı onları uyarmıştır. Kısaca İslam ve Batı hakkında bir bakış açısı geliştirmek istemiştir.
KAYNAK:YAHYA MACİT>>>
Denilir ki modernizm, insanlığın uğradığı bir yol kazasıdır. İnsanlığın, normal yolunda giderken şarampole yuvarlanmasıdır. Seyyid Hüsryin Nasr’ın deyimiyle onun sayesinde dünya yönünü ve yönelimini kaybetmiştir. Artık kaza mahallinden bir an önce sağ salim kurtulmak ve tekrar ana yola girmek gerekir. Bunun için de gerekli ve yeterli çaba harcamak icap eder. Zira bu yol kazasında insanlık hassas yerlerinden darbe almıştır.
Bu konuda birçok çalışma yapılmıştır. Bunların arasında Seyyid Hüseyin Nasr’ın konuyla ilgili olarak yaptığı çalışmaların belli bir ağırlık taşıdığı aşikârdır. Eserlerinin sadece isimlerine bile bakılırsa bu açıkça görülür ve üzerinde durduğumuz bu eser de onlardan birisidir. Ancak bu kitap, eğitimleri ve sosyal yaşantıları sebebiyle modern dünyanın çeşitli cepheleriyle yüz yüze gelen Müslüman gençliğe yazılmıştır ve onlar için bir uyarı metnidir.
Yazarın amacı, modernizmin yıkıcılığı konusunda genç Müslüman’a bir bakış açısı kazandırmaktır. Bu yıkıcılıktan en fazla etkilenen gençlere bir uyarı olması bakımından eser önemlidir.
Yazar eserini, giriş yazısından sonra üç ana başlık altında incelemiştir.
“İslam’ın Mesajı” üst başlığı altında dinin anlamını irdelemiş, İslam’ın her boyutuyla hayatı kuşatan bir din olduğunu özellikle vurgulamıştır. Allah, insan ve kâinat ilişkilerine temas ettikten sonra, “şeriat” başlığıyla İslam fıkhını, “İslam Maneviyatı ve Düşüncesi” başlığıyla da İslam kelamını veciz bir şekilde ortaya koymuştur. İslam Medeniyetine vurgu yapmak için, İslam bilimi, sanat ve edebiyatı hakkında da bilgi veren yazar “Modern zamanlarda İslam alemi”ni ele almış, İslam dininin halâ diri ve güçlü olduğunu, ancak kurduğu medeniyetin birkaç asırdır Batı uygarlığının pek çok yönden yaptığı saldırılarının etkisiyle zayıfladığını, biraz da detaylar girerek anlatmıştır. Bu anlatımı sırasında İslam dünyasında gelişen ve oluşan birçok fikir akımına ve İslami hareketlere yer vermeyi de ihmal etmemiştir.
Seyyid Hüeyin Nasr, “Modern dünyanın mahiyeti”ni irdelediği ikinci ana başlık altında, modern Batı’nın din, felsefe, bilim ve teknolojisi ile siyasi, ekonomik ve sosyal hayatının, sanat ve yaşam tarzının röntgenini çekmiştir.
Sonsözünde ise modern dünyanın meydan okumalarına cevap verilmesi gerektiğini ve bu konuda Müslüman gençlerin takınması gereken tavırları dört maddede ele alarak anlatmıştır:
1) “... Genç Müslüman’ın atacağı en önemli ilk adım, imanının kuvvetini muhafaza edip İslam vahyinin hakikatinin geçerliliğine olan inancını kaybetmemesidir. Modern dünya, kutsal ve dini olan her şeyi tahrip etmek niyetinde olup yok etmek ister ve kutsal yaşam görüşünü ve beşeri faaliyetin her yönünü kapsayan İlahi Yasasını terk etmeyen İslam dinine özellikle karşıdır.” Bu sebeple, “Müslümanlar her şeyden önce modern dünyanın dine yönelttiği saldırılara cevap vermeli, daha sonra özel olarak İslam vahyine yönelttiği saldırıları cevaplamalıdır.”
2) Müslüman gençler, sahih İslami öğretiyle, yaşadıkları toplumun örf ve adetlerin farkının farkına varmaları gerekir.
İslam dünyasındaki toplumsal İslami kurumlar, Müslüman gençler tarafından modern eleştiriler temelinde değil İslam’a uygun bir biçimde değerlendirilmelidir. Çünkü bu modern eleştirilerin çoğu, İslam’a açıkça zıt mülahazalara dayanmaktadır.
3) Müslüman geçler, hat ve mimari…vb. gibi geleneksel İslam sanatının muhteşem güzelliğinin ve ehemmiyetinin bilgisine ve tecrübesine sahip olmalıdırlar.
4) Müslüman olsun başka dinden olsun her hangi bir gencin modern dünyanın çok güçlü cazibesine direnebilmesi oldukça zordur. Çünkü modern yaşam tarzı nefsin ihtiras ve isyankâr unsurlarına hitap etmektedir. Bu durumda Müslüman genç kendisini sarmalamak isteyen ve insan ruhunu çürüten modern yaşam tarzına karşı direnmeli ve İlahi iradeye göre yaşamalıdır.
Yazar eserini gençler için kaleme alması sebebiyle akademik olmayan anlaşılır bir dil kullanmayı tercih etmeye çalışmıştır. Ancak yine de yer yer akademik bir üslup kullanmaktan geri durmamıştır.
Seyyid Hüseyin Nasr, yüksek eğitimini Batı’da yapmıştır. Halen o diyarlarda yaşamakta ve oralarda öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Yani yazar, Batı’yı tanımaktadır ve onun hakkındaki fikirleri masa başı fikirler değildir. İnsanlığın, kendisi dışındaki üyelerini, özellikle İslam uygarlığını ötekileştiren, ona tepeden bakan, görmezden gelen, hatta bazen varlığını inkara yeltenen ve hala onunla efendi-uşak oyunu oynamayı sürdürmek isteyen Batı’nın hastalıklı ruh halini, içinde yaşayarak anlamış ve eserine yansıtmıştır.
Yazar, modern dünya ve modern dünyanın yaşam tarzı olan modernizm hakkında gençleri bilgilendirirken karşılaştırma yöntemini kullanır. Modern dünyayı oluşturan unsurlarla, İslam’ı karşılaştırır. Önce İslam’ın mesajını anlatır. Medeniyetine vurgu yapar. İslam’ın medeniyet doğurma potansiyeli olan aktif bir din olduğunu hissettirir. Akabinde modernizmi, yıkıcı boyutuyla insanlığa hediye eden modern Batı’yı ele alır ve inceler.
Seyyid Hüseyin Nasr’ın İslam’la Hrıstiyanlığı değil, İslam’la Batı uygarlığını mukayese etmesi dikkat çekicidir.
Yazar, genç Müslümana, kendi inancı doğrultusunda modern dünyaya vereceği bir cevabı olduğunu hatırlatmış, her bakımdan içi daralan bu modern dünyaya ancak İslam’ın nefes aldırabileceğini anlatmaya çalışmıştır. Ancak bu cevabın verilmesi için İslam’ın bilinmesi gerektiği gibi Batı’nın da tanınması gerektiğinin altını çizer ve şöyle der: “Batı, İslam’ı kendi bakış açılarına göre inceleyen pek çok şarkiyatçı (oryantalist) yetiştirmiştir. Ancak İslam dünyası bilimden sanatına, dininden toplumsal hareketlerine kadar Batı uygarlığının değişik yönlerini İslami bakış açısıyla inceleyebilecek evsafta çok az garbiyatçı (oksidentalist) çıkarmıştır.”
Seyyid Hüseyin Nasr, bir sorumluluk ve hassasiyet insanı olduğunu bu eseriyle de göstermektedir. Ümmetin çocuklarını, “İslam’ın esaslarına meydan okuyan yabancı bir medeniyet ve dünya görüşüne karşı” adeta bir baba şefkatiyle ve gür bir sedayla ikaz etmektedir.
Eser, İslam’ı çeşitli boyutlarıyla kısa ve öz bir şekilde ele almış, karşısında duran Batı uygarlığını yakından bakan bir gözle incelemiştir. Böylece bu ümmetin gençlerine hem kendi değerlerini hatırlatmış hem de İslam’ı ve onun değerlerini yok saymak isteyen, hatta yok etmeye çabalayan yabancı bir uygarlığa karşı onları uyarmıştır. Kısaca İslam ve Batı hakkında bir bakış açısı geliştirmek istemiştir.
KAYNAK:YAHYA MACİT>>>