Hegel’in Üç Görüngübilim Anlayışı
Onun Kant ve Goethe’yi uzlaştırma girişimine bağlı olduğunu göetermeyi amaçlıyorum.
Temel çatışma Kant ve Goethe arasındadır.
Bu çatışma Hegel’in anlığında sürdü ve kafa yapısını ondan ayrı olarak anlamaya başlamalıyız. (s. 170-171)
“Doğa ve sanat yapıtları bitirildikleri zaman bilinmez; onları belli bir düzeye dek anlayabilmek için doğuşlarında yakalamak gerekir.” Goethe (s. 171)
Hegel, felsefeye dinden geldi ve tüm yaşamı boyunca dinin yerine geçecek bir şey, ya da kendisinin diyebileceği gibi, dini aşan, daha da yüksek olan ve ondan sonra gelen bir şey aradı.
Schiller gibi Hegel’de Kant’ın din üzerine kitabından doyum bulamamıştı. Bu onu dinin usa karşı duran birşeyler kapsıyor olması gerektiğine inandırmıştı. (s. 173)
En erken çalışmalarında Hıristiyanlığın yerini alabilecek bir halk dini geliştirmeye çalıştı. Olgun çalışmasında sıradan halka ulaşma yönündeki tüm umutlardan vaz geçmesine karşın, kendisine dinin yerine hizmet edebilecek bir felsefe geliştirmeye çalışmayı hiçbir zaman bırakmadı.
Hegel’in Görüngübilimi bilimsel olmanın dışında herşeydir ve Husserl’in kafasında olana hiç de yakın değildir. (s. 177)
Görüngübilim ruhun yaşamının görüngülerinin betimleyici bir tablosu, ruhbilim ise çözümleyici bir açıklamasıdır. Lazarus’a göre görüngübilim olguları arar, ruhbilim ise neden ve koşullarını. Husserl’in geç kullanımı Hegel’e olmaktan çok daha fazla Lazarus’a yakındır. (s. 179)
Eğer Husserl Hegel’in Görüngübilimini tanımış olsaydı, kendi felsefesi için bu terimi seçmeyebilirdi.
Tinin Görüngübilimi tinin görünüşlerinin ya da belirişlerinin incelenmesidir ve böylece Kant’ın Arı Usun Eleştirisi’ne olmaktan çok Goethe’nin Faust’una yakındır.
Hegel’in felsefede ve Görüngübilimde aradığı şey, bir görüş, bir tanıtlama idi ki çekilen tüm acıların boşuna olmadığını göstererek onu insanlığın sefilliği ile barıştıracaktı. (s. 195)
“Luther, İncil’i Almanca konuşturdu; sen Homer için, bir ulusa verilebilecek en büyük armağan için aynı şeyi yaptın; bense felsefeye Almanca konuşmayı öğretmeye çalışma özlemimi dile getirmek istiyorum.“ Hegel – Mayıs, 1805
… her evrede özneyi ve nesneyi, düşüneni ve düşünceyi içeren bir bütünü görmeye çalıştı. (s. 215)
Hegel her konumun bir gelişimindeki –anlığın ya da tinin gelişimindeki- bir evre olarak görülmesi gerektiğini öne sürdü. (s. 216)
Hegel’den bu yana düşünce tarihinin çoğunu ona karşı ayaklanmaların bir dizisi olarak görmek verimlidir. (s. 217)
“Hatalı olan bile hiç olmazsa şairin tininin gelişiminde bir aşamayı işaret eder.” Schiller
Çeviren: Aziz Yardımlı
İdea, 2. Baskı, 1997
Onun Kant ve Goethe’yi uzlaştırma girişimine bağlı olduğunu göetermeyi amaçlıyorum.
Temel çatışma Kant ve Goethe arasındadır.
Bu çatışma Hegel’in anlığında sürdü ve kafa yapısını ondan ayrı olarak anlamaya başlamalıyız. (s. 170-171)
“Doğa ve sanat yapıtları bitirildikleri zaman bilinmez; onları belli bir düzeye dek anlayabilmek için doğuşlarında yakalamak gerekir.” Goethe (s. 171)
Hegel, felsefeye dinden geldi ve tüm yaşamı boyunca dinin yerine geçecek bir şey, ya da kendisinin diyebileceği gibi, dini aşan, daha da yüksek olan ve ondan sonra gelen bir şey aradı.
Schiller gibi Hegel’de Kant’ın din üzerine kitabından doyum bulamamıştı. Bu onu dinin usa karşı duran birşeyler kapsıyor olması gerektiğine inandırmıştı. (s. 173)
En erken çalışmalarında Hıristiyanlığın yerini alabilecek bir halk dini geliştirmeye çalıştı. Olgun çalışmasında sıradan halka ulaşma yönündeki tüm umutlardan vaz geçmesine karşın, kendisine dinin yerine hizmet edebilecek bir felsefe geliştirmeye çalışmayı hiçbir zaman bırakmadı.
Hegel’in Görüngübilimi bilimsel olmanın dışında herşeydir ve Husserl’in kafasında olana hiç de yakın değildir. (s. 177)
Görüngübilim ruhun yaşamının görüngülerinin betimleyici bir tablosu, ruhbilim ise çözümleyici bir açıklamasıdır. Lazarus’a göre görüngübilim olguları arar, ruhbilim ise neden ve koşullarını. Husserl’in geç kullanımı Hegel’e olmaktan çok daha fazla Lazarus’a yakındır. (s. 179)
Eğer Husserl Hegel’in Görüngübilimini tanımış olsaydı, kendi felsefesi için bu terimi seçmeyebilirdi.
Tinin Görüngübilimi tinin görünüşlerinin ya da belirişlerinin incelenmesidir ve böylece Kant’ın Arı Usun Eleştirisi’ne olmaktan çok Goethe’nin Faust’una yakındır.
Hegel’in felsefede ve Görüngübilimde aradığı şey, bir görüş, bir tanıtlama idi ki çekilen tüm acıların boşuna olmadığını göstererek onu insanlığın sefilliği ile barıştıracaktı. (s. 195)
“Luther, İncil’i Almanca konuşturdu; sen Homer için, bir ulusa verilebilecek en büyük armağan için aynı şeyi yaptın; bense felsefeye Almanca konuşmayı öğretmeye çalışma özlemimi dile getirmek istiyorum.“ Hegel – Mayıs, 1805
… her evrede özneyi ve nesneyi, düşüneni ve düşünceyi içeren bir bütünü görmeye çalıştı. (s. 215)
Hegel her konumun bir gelişimindeki –anlığın ya da tinin gelişimindeki- bir evre olarak görülmesi gerektiğini öne sürdü. (s. 216)
Hegel’den bu yana düşünce tarihinin çoğunu ona karşı ayaklanmaların bir dizisi olarak görmek verimlidir. (s. 217)
“Hatalı olan bile hiç olmazsa şairin tininin gelişiminde bir aşamayı işaret eder.” Schiller
Çeviren: Aziz Yardımlı
İdea, 2. Baskı, 1997