İnsanoğlu düşüncelerini yazıya geçirdikten sonra anlam salt yaşantı ve sözlü kültürle sınırlı kalmaz. Bu durum ise yazıya aktarılan metinlerde hem söyleyen hem de söylenen arasında bir ilişkiyi zorunlu hale getirir. Anlam bilimi/yazarın niyeti olarak da tanımlanan “Hermenötik” tam da burada devreye girer. Yazar hermenötiği teorik bir disiplin olarak içinde yaşadığımız anlam dünyasında anlamın nasıl oluştuğunu ontolojik boyutu ile kavrama çabası olarak tanımlar.
Aslında tarihe yazılı olarak geçen metinlere bakıldığında tarihçilerden edebiyatçılara, felsefecilerden din bilginlerine ve oradan da bütün sosyal bilimcileri içine kapsayan bir çerçevede yazılı metnin anlamını ortaya koyma ve yazarın ne demek istediğini anlamaya çalışmanın temel gaye olduğu rahatlıkla görülür.
Tanıtımını yapacağımız eser Burhanettin Tatar’ın Din, İlim ve Sanatta Hermenötik’i, hermenötiğin tanımını ve tarihsel gelişimini ayrıntılı bir şekilde vermenin ötesinde oturmuş bir hermenötik anlayışını daha ileri seviyeye taşıma çabası olarak görülebilir. Kitapta altı bölümde muhtelif hermenötik anlayışları üzerinde durulur. Bunlar: Edebi Hermenötik, Kur’an Hermenötiği, Ahlak Hermenötiği, Tıp Hermenötiği, Hüsn-i Hat Hermenötiği ve Müzik Hermenötiği.
Yazar hermenötik anlayışlarını ele almadan önce hermenötiğin İslam ilim ve sanat dünyasında niçin önemli olduğunu izah eder. Ona göre hermenötik pratik olarak İslam ilim ve sanat dallarının kendileri hakkında eleştiri yapmalarına olanak sağladığı gibi teorik olarak da İslam düşüncesinin geleceğini belirlemede de önemli bir rol oynar(ss.11).
Anlamın genelde kavramlar üzerinden gerçekleştiği izlenimi çoğu zaman kavramların sorgulanmamasına ve bizi kendi büyülerine çekmelerine neden olur. Tam da burada yazar bazı soruları gündeme getirir: Kavramlar bize nasıl anlamı sunabilir? Kavramlar taşıdıkları anlamı tahrif etmeden bize ulaştırabilirler mi/nasıl ulaştırabilirler?(ss. 13)
Hermenötiği semantik/idealist ve yapısalcı yaklaşımlar aracılığıyla açıklayan yazara göre yapısalcı yaklaşım metni “konuşan” ve “söyleyen” bir metin olmaktan çıkarıp salt “işaret eden” bir şey olarak görüp dile vurgu yaparken, semantik/idealist yaklaşım ise yazarın psikolojisini ve iç düşüncelerini ele alıp yazara vurgu yapar(ss. 16-19).
Burhanettin Tatar’a göre her metin tarihsel bir ortam içinde yazıldığından yazıldığı döneme dair tarihsel yansımalarının olması kadar normal bir şey yoktur. Dolayısıyla bir metni anlayabilmek için yazıldığı tarihsel ortamı anlamak gerekir(ss. 25). Yazar hermenötiğin farklı veçhelerinden insanın kendisini tanımasına fırsat vereceğini düşünür. Ona göre kendisini daha iyi anlamak isteyen insan farklı metinlerle yüz yüze gelmelidir. Bu durum gerçekleştiğinde ise insan tek bir bakış açısıyla anlaşılamayacağını fark eder(ss. 37).
Eserdeki hermenötik anlayışlarını ele aldığımızda yazarın hermenötiği salt bir anlama hasr etmediği kolayca görülür. Özellikle müzik hermenötiğinde insan zihninde kavramlara tekabül eden notaların bunda yetersiz kaldığını düşünen Tatar’a göre müzik, insan aklının kavramsal yetersizliğini fark etmesi neticesinde kavramsal anlamın duraksadığı yerde müzikal veya kalbi bilincimiz ile kendi dünyamızın anlamlı olduğunu bize fark ettirir(ss. 193).
Yazar hermenötik anlayışlarını ele almadan önce hermenötiğin İslam ilim ve sanat dünyasında niçin önemli olduğunu izah eder. Ona göre hermenötik pratik olarak İslam ilim ve sanat dallarının kendileri hakkında eleştiri yapmalarına olanak sağladığı gibi teorik olarak da İslam düşüncesinin geleceğini belirlemede de önemli bir rol oynar(ss.11).
Anlamın genelde kavramlar üzerinden gerçekleştiği izlenimi çoğu zaman kavramların sorgulanmamasına ve bizi kendi büyülerine çekmelerine neden olur. Tam da burada yazar bazı soruları gündeme getirir: Kavramlar bize nasıl anlamı sunabilir? Kavramlar taşıdıkları anlamı tahrif etmeden bize ulaştırabilirler mi/nasıl ulaştırabilirler?(ss. 13)
Hermenötiği semantik/idealist ve yapısalcı yaklaşımlar aracılığıyla açıklayan yazara göre yapısalcı yaklaşım metni “konuşan” ve “söyleyen” bir metin olmaktan çıkarıp salt “işaret eden” bir şey olarak görüp dile vurgu yaparken, semantik/idealist yaklaşım ise yazarın psikolojisini ve iç düşüncelerini ele alıp yazara vurgu yapar(ss. 16-19).
Burhanettin Tatar’a göre her metin tarihsel bir ortam içinde yazıldığından yazıldığı döneme dair tarihsel yansımalarının olması kadar normal bir şey yoktur. Dolayısıyla bir metni anlayabilmek için yazıldığı tarihsel ortamı anlamak gerekir(ss. 25). Yazar hermenötiğin farklı veçhelerinden insanın kendisini tanımasına fırsat vereceğini düşünür. Ona göre kendisini daha iyi anlamak isteyen insan farklı metinlerle yüz yüze gelmelidir. Bu durum gerçekleştiğinde ise insan tek bir bakış açısıyla anlaşılamayacağını fark eder(ss. 37).
Eserdeki hermenötik anlayışlarını ele aldığımızda yazarın hermenötiği salt bir anlama hasr etmediği kolayca görülür. Özellikle müzik hermenötiğinde insan zihninde kavramlara tekabül eden notaların bunda yetersiz kaldığını düşünen Tatar’a göre müzik, insan aklının kavramsal yetersizliğini fark etmesi neticesinde kavramsal anlamın duraksadığı yerde müzikal veya kalbi bilincimiz ile kendi dünyamızın anlamlı olduğunu bize fark ettirir(ss. 193).
BU İKTİBASLARIN ALINDIĞI KİTÂBİYAT BLOGUNA ULAŞMAK VE DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ>>>