İBN HALDUN ÜNİVERSİTESİ MEDENİYETLER ŞURASI


İbn Haldun Üniversitesi (İHÜ) Medeniyetler İttifakı Enstitüsü (MEDİT) olarak, iki yılda bir gerçekleştirmeyi planladığımız Medeniyetler Şurası programımızın ilkini, Al-Furqan İslamî Miras Vakfı işbirliğiyle, 20-22 Ekim 2017 tarihleri arasında gerçekleştireceğiz. Farklı medeniyetlerin temsilcilerini bir araya getireceğimiz bu ilk şurada Din ve Medeniyet: Dinin Bir Maksadı Olarak Medeniyetin Korunması başlığı altında çağımızın medeniyet meselelerini tartışacağız. Alanında saygın akademisyen ve konuşmacılarımızın “Dinin Bir Maksadı Olarak Medeniyetin Korunması” konusuna dair önemli kavram, olgu ve araştırma yöntemlerini müzakere etmelerini amaçlıyoruz.

Siyasi ve sosyal düşünce tarihinde hikmet, hukuk, gücün rolü ve toplumun ruhu hakkında oldukça fazla ürün verilmiştir. Bu eserler içinde manevi ve ahlaki mevzular daha çok ahlakın ya da kültürün konuları olarak ele alınırken dinin medeniyet, bilhassa da şehir hayatı, mimarlık, sanat, ekonomi, çevre ve benzeri olgular üzerindeki etkisi göz ardı edilmiştir. Halbuki din ve medeniyet her zaman güçlü bir etkileşim içerisinde olmuştur. Mesela her medeniyet kendi dininin ve bu medeniyetten doğan medenilik algılarının diğer medenilik ve medeniyet telakkilerinden daha üstün ve daha önemli olduğunu savunagelmişlerdir.

İslam dini, medeniliği yaratılışın bir gayesi olarak görür ve tüm insanlar arasında tesis edilmesi gereken bir hedef olarak kabul eder. Fıkıh alimleri çağlar boyunca medeniliği ve içtimai, iktisadi ve siyasi boyutlarıyla iyi bir hayatın inşasını dinin maksatlarından biri olarak kabul etmişlerdir. İslamiyet’in bir kaidesi olan “hayatın korunması” (hıfzu’n-nefs), sadece biyolojik canlılığı devamını hedeflemekle kalmaz, aynı zamanda hem bireyin hem de toplumun iyi ve mutlu bir hayat için çabalamasını da ihtar eder. İslam alim ve filozofarı bu şamil kaide uyarınca vermiş oldukları eserleriyle insanın canını ve iyi bir hayat yaşama hakkını koruyan bir medeniyet inşa etmişlerdir. Hayatın korunması kaidesi, eğitim, tıp, iktisat, sanat, edebiyat ve şehir hayatı gibi konulardan kamu düzeninin korunması için sorumluluk ve görevlerin tanzim edilmesi ve medenciliği tesis eden ahlaki normların yerleştirilmesine kadar birçok alanda iyi bir hayatın gelişimini besleyecek olan zengin eserler verilmesini sağlamıştır. Diğer din ve medeniyetlerde bulunan hayatın kutsiyetine dair değerlerin de yine benzer birikimlerin oluşumuna temel katkıyı sunduğunu gözlemlemekteyiz.

Nitekim, üniversitemizin ismini taşıdığı büyük İslam alimi İbn Haldun, dini medeniyetin bir direği olarak görmüş, peygamberleri vahiy ile gelen hikmeti akıl ile birleştirerek medeniyetleri inşa eden önderler olarak tarif etmiştir. O medeniyetlerin oluşum sürecini açıkladığı asabiyet teorisinde meşruiyet ve ahlak oluşumunda sahip olduğu önem sebebiyle hem bedevi-göçer hem de hadari-medeni toplumlarda asabiyet gelişimini açıklarken dine büyük önem atfetmiştir. İbn Haldun’a göre ahlaki tutarlılık ve manevi derinliğini yitiren toplumlar-medeniyetler çürüme ve çöküş hallerine doğru evrileceklerdir.

Bu düşünceden aldığımız ilhamla birinci Medeniyetler Şurası için seçmiş olduğumuz konunun günümüz entelektüelleri, akademisyenleri, sanatçıları ve düşünürleri için din ve medeniyetin göz ardı edilemez etkileşimine dair bir hatırlatma olmasını ümit etmekteyiz.

Yorumlar

Müfîd Ne Demektir?

İfâde eden, meramı güzel anlatan. Mânalı, mânidâr. Faydalı, faydayı mucib olan. Mütâlâsından istifade olunan.