BİLAL IŞIKDOĞAN - DERD BİZİM NEYİMİZ OLUR?

Uzun zamandır beni düşündüren bir kavram, bir konu hatta başlı başına bir mes’eledir derd. Nedir? Nedendir? Ve niçin insanoğluna mahsus bir durumdur.? Yahut derd bir durum mudur? Bir hâl midir? Daha nice soru ile sürdürülebilir. Çünkü sorular bize ufuk verir. Bir adım ötesi hakkında az da olsa bir malumat verir. Nitekim kur’an’da da defaatle tekrar eder. Siz hiç düşünmez misiniz? Siz düşünüp akletmez misiniz? Demekki akletmenin ilk merhâlesi sormaktır. Soru, kişinin ölçüsüdür. Ne ölçüde sorar isen o ölçüde bulursun.

Biz tekrardan derd’e dönelim. Derd insanoğluyla birlikte varolmaya başlamış ve onunla da varolmaya devam edecektir. Derd, musibet manasıyla değil daha çok sızı, keder yahut hüzûn mânasıyla varolması mes’elesidir. Keder ve hüzûn, ‘Bir derdi olmak’tan maksad biraz da budur. İnsanın kendi yaradılışını ve kendini bilmesidir. Nitekim, ‘Kendini bilen Rabbini bilir.’ Ne aradığını bilen insan aramanın meşakkatli olduğunu bilir ve o yolda yürür. Bunlar onu meşgul etmez.

Fuzûli’nin hülâsa ettiği gibi;

“ Gönül ne gök ne elâ ne lâciverd arıyor
Ah bu gönül bu gönül kendine derd arıyor.” 

İnsan mahiyeti itibariyle derd üzere değil midir? Derd ile kendini arayıp derd ile bulmuyor mu? Öyle değilse, arayışlar amaçsız ise ne ehemmiyeti kalır ki insanın. Tasavvuf ehli birini mahzûn ve kederli görünce ‘Allah derdini arttırsın’dermiş. Derdsiz kalmak insanı sefâhate ve de faydasız işlere sevk eder. Başta da dediğimiz gibi derd ise idrâke sevk eder. Peki birbirilerine niçin böyle temennilerde bulunurlardı.? Buradan farklı bir okuma daha yapabiliriz. İnsanın kendisiyle, nefsiyle yalnız kalmaması, yani; her dâim Allah’la olmak. Buradan da anlaşılacağı gibi bu dünyevî olan birşey değildir. Şüphesiz uhrevidir.

Yahya kemal, ‘ruh ufuksuz yaşayamaz’ der. Derd, ruh’ın ufkudur. Biraz daha öteye gidersek- ki zaten açıktır- derd ve ruh’un ilintili olduğunu göreceğiz. Çünkü derd uhrevi ise ve ruh O’nun ruhundan, nefesindense bunun daha mâkul bir açıklaması yoktur.

Ruh ufuksuz yaşayamaz, derd ruh’un ufkudur dedik lâkin sadece derd değildir. O ilk merhâlesidir. ‘Ruh arar kendine başka bir ruh ufku’ bu yol yalnız yürünecek bir yol değil ve bu zaman başka bir ufuk olmadan aşılacak bir zaman değildir.

‘Şeker tadını bilir mi sormayanlar kamışı hergîz.’ Biz evvela kamışı soracağız. Sonra tadını bilenleri bulacağız. Sormadan aranmaz, aranmadan da bulunmaz. Bir sırra vâkıf olmak, o sırra vâkıf olanları bulmakla başlar. Ha onlar birbirilerini tanır ve bulurlar. Çünkü aynı arayışa, aynı yola tâlibler.

Ne yani şimdi bu ‘derd’ sır mı oldu? Bunca şey derd’in ruh veya sır olduğunu söylemek için miydi?

Vâridat-ı süleymanda dendiği gibi;

“Senlik de yokdur benlik de bizde
Zarrat-ı abız aynı denizde.”

Biz kimiz ki derdi-sırrı aşikâr edeceğiz. Biz sadece kendimize bir rûh ufku arıyoruz.

O denizde bir nokta olabilmek için talebe olmaya tâlib olup aramaya devam edeceğiz...

Yorumlar

Müfîd Ne Demektir?

İfâde eden, meramı güzel anlatan. Mânalı, mânidâr. Faydalı, faydayı mucib olan. Mütâlâsından istifade olunan.