Mesnevi’yi elime alıp yalnız okuyabilir miyim? Okursam ne/kadar anlayabilirim diye muhasebesini yaparken gözüme bir bölüm ilişti. Hatta bölüm de değil, sadece bir satır. Muhakkak ki mesnevinin her bir noktasında, her bir satırında bir derya vardır. Lakin benim nokta-i nazarımı aşağıda bahsedeceğim husus celb etti. Nihayetinde idraklerimiz ve fehimlerimiz nispetinde muamele görüyoruz. Bu hususta katılmayabilirsiniz, ama kendi kanaatim bu yöndedir. Ben anca bir satırını idrâk edebildim, onu da ne kadar doğru idrâk edebildiğimi bilemiyorum. İnsan kendi testisini az da olsa bilir. Benim gönül testimde ne var ise o değil miyim? Elbette ki oyum. Peki, o halde testinin içinde olan değişir mi? Elbette ki değişebilir. Yani, testi aynı kalır, değişmez, lakin içindekiler değişebilir. Mikdar değişir, renk değişir, tat değişir, doku değişir ve fehim değişir v.s..
Bu ihtimaller silsile halinde devam edebilir. Devam edebilir de nasıl olacak bu değişimler.?
Kişi değişeceği yeri iyi seçmeli, yanında duracağı kişileri iyi bilmelidir. Aksi takdirde heba olur gider.
Yağ testisi yağ arasında yağca kokar, gül testisi gül arasında gülce kokar. Evvela bizim testimiz nerededir ona bakmalı ve onu bilmeliyiz. Yani, gül testisi isek yağ arasında olmamalıyız. Şu da bilinmelidir, gül testisinin dışına yağ sirayet edebilir. Testideki güle bağlı, gül gülce kokmaya devam ettiği müddetçe öz’ünü kaybetmez. Her şeye rağmen gülce kokmaya devam eder.
Tekrar Mesnevi’ye dönecek olursak beni cezbeden husus şuydu;
“Karga üzüm bağında kargaca bağırır, ama bülbül – o bağırıyor diye- güzel sesini kısar mı hiç?”
Dilerseniz sizler de bu soruyu kendinize sorun.
Sadece bu satırlar bile insanın zihinde bazı mes’eleleri deveran ettiriyor. Ne idik ne olduk? Sorusu zihnimizin bir köşesinde daima durması gerekiyor. Ne isek o olmalıyız. Ne bülbül olmaktan vaz geçmeliyiz ne de gül kokmaktan vaz geçmeliyiz. İnatla değil, muhabbetle ve muhabbet duyarak yapmalıyız ve öyle olmalıyız. Karga karga olmaktan vazgeçmediği için değil, yahut yağ yağ olmaktan vazgeçmediği için değil. Ne isek o olduğumuz için olmalıyız.
Bülbül bülbül olmayı bırakır mı? Gül gül olmayı, kendi gibi kokmayı bırakır mı?
‘Ne bülbül bülbül olmayı bırakıp muhabbeti keser, ne de gül gülce kokmayı bırakıp özünü kaybeder’ Bizler de özümüzü kaybetmemeliyiz.
Demek ki bu- “Allah dilediğini yapar”- pazarında her birisinin ayrı bir alıcısı vardır. Olan da O’ndandır, olması gereken de O’ndandır.
Biz hangi pazardayız ve bizim alıcımız kimdir?
Ümmi Sinan devâdır derdimize;
“Gül alırlar gül satarlar/Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar/ Çarşı pazarı güldür gül.”
Gül testiniz gülce koksun..
Bu ihtimaller silsile halinde devam edebilir. Devam edebilir de nasıl olacak bu değişimler.?
Kişi değişeceği yeri iyi seçmeli, yanında duracağı kişileri iyi bilmelidir. Aksi takdirde heba olur gider.
Yağ testisi yağ arasında yağca kokar, gül testisi gül arasında gülce kokar. Evvela bizim testimiz nerededir ona bakmalı ve onu bilmeliyiz. Yani, gül testisi isek yağ arasında olmamalıyız. Şu da bilinmelidir, gül testisinin dışına yağ sirayet edebilir. Testideki güle bağlı, gül gülce kokmaya devam ettiği müddetçe öz’ünü kaybetmez. Her şeye rağmen gülce kokmaya devam eder.
Tekrar Mesnevi’ye dönecek olursak beni cezbeden husus şuydu;
“Karga üzüm bağında kargaca bağırır, ama bülbül – o bağırıyor diye- güzel sesini kısar mı hiç?”
Dilerseniz sizler de bu soruyu kendinize sorun.
Sadece bu satırlar bile insanın zihinde bazı mes’eleleri deveran ettiriyor. Ne idik ne olduk? Sorusu zihnimizin bir köşesinde daima durması gerekiyor. Ne isek o olmalıyız. Ne bülbül olmaktan vaz geçmeliyiz ne de gül kokmaktan vaz geçmeliyiz. İnatla değil, muhabbetle ve muhabbet duyarak yapmalıyız ve öyle olmalıyız. Karga karga olmaktan vazgeçmediği için değil, yahut yağ yağ olmaktan vazgeçmediği için değil. Ne isek o olduğumuz için olmalıyız.
Bülbül bülbül olmayı bırakır mı? Gül gül olmayı, kendi gibi kokmayı bırakır mı?
‘Ne bülbül bülbül olmayı bırakıp muhabbeti keser, ne de gül gülce kokmayı bırakıp özünü kaybeder’ Bizler de özümüzü kaybetmemeliyiz.
Demek ki bu- “Allah dilediğini yapar”- pazarında her birisinin ayrı bir alıcısı vardır. Olan da O’ndandır, olması gereken de O’ndandır.
Biz hangi pazardayız ve bizim alıcımız kimdir?
Ümmi Sinan devâdır derdimize;
“Gül alırlar gül satarlar/Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar/ Çarşı pazarı güldür gül.”
Gül testiniz gülce koksun..
Söz, açarak ve örneklerle çok güzel anlatılmış
YanıtlaSil