Eğer Allah öyle takdir etmediyse dünya kurtulmayacak ve bu önemli de değil, yazma sebebimiz bu değil, bunun için yazmıyoruz.
Şehirler daha estetik mekânlar olsun diye yazmıyoruz. Kitap okuma oranı çok düşükmüş. Yarım yamalak okuduğumuz bir iki kitaptan böyle bir yazma sebebi çıkmaz ve hayır, bunun için yazmıyoruz. Nadanlar müdrik, cahiller âlim olsun diye mi? Biz müdrik ve âlim miyiz ki bunun için yazalım? Hayır, bunun için yazmıyoruz. “Aa! Ne kadar mahir bir kalem, ne tesirli bir üslup” mu densin hakkımızda? İnşallah, fakat bunun için yazmıyoruz. “Modern dünyanın kargaşası” nevi şeylerden kaçmak için mi? İyi de, kim olarak? Hayır bunun için değil. Kabuğumuza çekilmek, entelektüel olmak, insanlardan kaçmak, hususi bir dünya yaratmak… Bir çeşit münzevi olup suya sabuna dokunmadan sonucu beklemek için falan mı? Hayır, yazmak istiyor ve nasip olundukça yazıyor oluşumuzun sebebi bunların hiçbirisi değil.
Satmamak için yazıyoruz. Satmamak için yazıyoruz. Yazıyoruz, çünkü dünya muhipleriyle bir olup:
“Gelin, gelin her şeyi pazara çıkarın. Öyle pazardır ki bu, elmasın da alıcısı olur balçığın da. Elması taktırır, balçığı parlatırız. Siz pazara geldikçe rahatı artırırız. Gelin, gelin her şeyi pazara çıkarın. Herkes öyle yapıyor. Herkes gibi görün. Herkes gibi anlayın. Herkes gibi sevin. Herkes gibi nefret edin. Herkes gibi duyun ve herkes gibi söyleyin. Herkes gibi yapın. Herkes gibi satın”.
Bir şeyi hangi bedele aldıysak o bedele (satmak değil) veririz. Mesul olduğumuz şeyin bu dünyada bir bedeli yok, öyleyse satmıyoruz. Emrolunduğumuz şey satmamaktır, emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmak için yazıyor ve satmıyoruz. Emrolunduğumuz şey ahlâkı ve estetiği de havidir. Biliyoruz, onun izi sürüldüğünde yol doğru, iyi ve güzele çıkacak. Olan güzeldir ve güzel olacak. Ne zaman, nerede ve nasıl? Konu bunların hiçbirisi değil. Konu şu: Bu yol, izini hakkıyla sürebildiğimizde doğru, iyi ve güzele çıkacak.
Belki dünya ve muhiplerinin komik, enayi ve ezik bulduklarından oluruz, fakat gam değil, bizi pazarda aramayınız, pazarda yokuz. Bugün dâhil, bir gün bizi pazarda gördüğünüzde, pazarda hissettiğinizde derhal ve derhal terk ediniz. Hz. Ebû Bekir şöyle diyordu: “Eğer ben güzel ameller yapmak istersem bana yardımcı olun ve eğer kötülük yapmak istersem beni engelleyin”. Güzel ameller yapmak istersek bize yardım ediniz ve kötüye ya da kötüce yönelirsek bizi engelleyiniz.
Bizi pazarda aramayınız, pazarda yokuz. Bugün dâhil, bir gün bizi pazarda gördüğünüzde, pazarda hissettiğinizde derhal terk ediniz.
Şehirler daha estetik mekânlar olsun diye yazmıyoruz. Kitap okuma oranı çok düşükmüş. Yarım yamalak okuduğumuz bir iki kitaptan böyle bir yazma sebebi çıkmaz ve hayır, bunun için yazmıyoruz. Nadanlar müdrik, cahiller âlim olsun diye mi? Biz müdrik ve âlim miyiz ki bunun için yazalım? Hayır, bunun için yazmıyoruz. “Aa! Ne kadar mahir bir kalem, ne tesirli bir üslup” mu densin hakkımızda? İnşallah, fakat bunun için yazmıyoruz. “Modern dünyanın kargaşası” nevi şeylerden kaçmak için mi? İyi de, kim olarak? Hayır bunun için değil. Kabuğumuza çekilmek, entelektüel olmak, insanlardan kaçmak, hususi bir dünya yaratmak… Bir çeşit münzevi olup suya sabuna dokunmadan sonucu beklemek için falan mı? Hayır, yazmak istiyor ve nasip olundukça yazıyor oluşumuzun sebebi bunların hiçbirisi değil.
Satmamak için yazıyoruz. Satmamak için yazıyoruz. Yazıyoruz, çünkü dünya muhipleriyle bir olup:
“Gelin, gelin her şeyi pazara çıkarın. Öyle pazardır ki bu, elmasın da alıcısı olur balçığın da. Elması taktırır, balçığı parlatırız. Siz pazara geldikçe rahatı artırırız. Gelin, gelin her şeyi pazara çıkarın. Herkes öyle yapıyor. Herkes gibi görün. Herkes gibi anlayın. Herkes gibi sevin. Herkes gibi nefret edin. Herkes gibi duyun ve herkes gibi söyleyin. Herkes gibi yapın. Herkes gibi satın”.
Bir şeyi hangi bedele aldıysak o bedele (satmak değil) veririz. Mesul olduğumuz şeyin bu dünyada bir bedeli yok, öyleyse satmıyoruz. Emrolunduğumuz şey satmamaktır, emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmak için yazıyor ve satmıyoruz. Emrolunduğumuz şey ahlâkı ve estetiği de havidir. Biliyoruz, onun izi sürüldüğünde yol doğru, iyi ve güzele çıkacak. Olan güzeldir ve güzel olacak. Ne zaman, nerede ve nasıl? Konu bunların hiçbirisi değil. Konu şu: Bu yol, izini hakkıyla sürebildiğimizde doğru, iyi ve güzele çıkacak.
Belki dünya ve muhiplerinin komik, enayi ve ezik bulduklarından oluruz, fakat gam değil, bizi pazarda aramayınız, pazarda yokuz. Bugün dâhil, bir gün bizi pazarda gördüğünüzde, pazarda hissettiğinizde derhal ve derhal terk ediniz. Hz. Ebû Bekir şöyle diyordu: “Eğer ben güzel ameller yapmak istersem bana yardımcı olun ve eğer kötülük yapmak istersem beni engelleyin”. Güzel ameller yapmak istersek bize yardım ediniz ve kötüye ya da kötüce yönelirsek bizi engelleyiniz.
Bizi pazarda aramayınız, pazarda yokuz. Bugün dâhil, bir gün bizi pazarda gördüğünüzde, pazarda hissettiğinizde derhal terk ediniz.