CÜNDULLAH AVCI - FARABİ’NİN İNSANIN MUTLULUĞU VE SİYASET ARASINDAKİ İLİŞKİYE DAİR GÖRÜŞLERİNİN; İDEAL VE REEL SİYASET BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

Siyaset Arapça s-v-s veya sa-se kökünden gelen bir isim fiildir. Kelime olarak deve ve at gibi hayvanların bakımı ve yetiştirilmesi anlamına gelir.[1] Şehir ve devlet yönetimi söz konusu olduğunda, siyaset insanların yönetildiği, kendi hayat değerlerini yükseltmek gibi davranışlara yönlendirildiği ve hayatlarını bir topluluk içinde yürürlüğe koydukları organizasyon sistemi veya yönetim şekline denir.[2] Bu bağlamda siyaset, fizikî, ahlakî, ruhî ve zihnî olarak insanların yaşam değerlerini yükseltme sanatına verilen addır. Bir devleti veya şehri yönetme sanatı, bir ilke ve amaca yönelik olduğu için, bu ilke ve amaçlar açısından farklı siyaset anlayışlarının oluşması da kaçınılmazdır.

Bütün ilimler tek bir faydada ortaktır: Uhrevî mutluluğa hazırlamak için insan nefsinin bilfiil yetkinliğinin sağlanması[3] amacıyla öğrenilir. Buna siyaset ilmide dahildir.


Saadet, sosyal bir başarıdır. Farabi’nin siyaset felsefesindeki saadet kavramı, aynı kavramın psikoloji, eskatoloji ve ahlakında ele alınışı ile tamamen tutarlıdır.[4] İnsan, işlerinin zorunlu olanlarını yapmayı ve bunlarda en üst düzeye çıkmayı, ancak, bir yerde topluluklar hâlinde bulunmakla başarabilen türlerdendir… Büyük topluluklar(cemaat) birbiriyle ilişkilerde bulunan ve birbirlerine yardım eden birçok uluslardan(umem) oluşur.[5] İnsan için sosyal hayat zorunludur. Sosyal hayatın gereklerinden biri de, gerektiğinde kendisine başvuracakları engelleyici bir otoritenin bulunmasıdır.[6] Topluluğun bulunduğu yerde topluluk içinden birilerin yönetimde yer alması ve topluma yön vermesi gerekmektedir aksi takdirde toplumda yozlaşma ve kargaşa meydana gelmesi tabiidir. Ayrıca beşer olarak insanın ferdî yaşaması doğasına aykırı olmak ile beraber hayatının ikamesi için gereken tüm ihtiyaçlarını tek başına karşılayamayacağı da açıktır. İnsanlar tek başına yeterli olmadıkları için toplum oluşmuştur. [7]


İlkel topluluklar ve hayvanlar incelendiğinde toplumun oluşması ve toplum içerisinde bir yöneticinin bulunması gerektiği gözlem ile ortaya çıkmaktadır. İlkel topluluğun ilk aşaması olan ev halkı içinde evin yönetimi için bir aile reisinin bulunması gerektiği ve bu aile reisinin kanunları ile evin yönetiminin gerçekleştiği, ailenin büyümesi ile klanların oluştuğu ve bu kan bağı ile birlikte klan içerisinde yaşayan en yaşlı üye tarafından klanın yönetildiğini tarihi verilerden öğrenmekteyiz.

Siyaset felsefesinin en büyük sorunlarından biri devlet aracılığıyla mutluluğun nasıl elde edilebileceği tartışmasıdır. Ferdi mutluluktan ziyade, toplumsal mutluluğun nasıl gerçekleşeceği tartışması, doğal olarak siyaset felsefesini de ilgilendirmektedir. Çünkü toplumlar birer devlettirler. Devlet iyi bir amaçla kurulan bir insan topluluğudur… Tüm insanlar eylemlerinde iyi denilen şeyi yapmaya çalışırlar. Devlet denilen şey aslında bir topluluktur ve bu topluluk siyasaldır.[8] Devletlerin ve de insanların temel amacı iyi bir biçimde yaşamaktır. Topluluğun oluşturulma nedeni bu iyi yaşamı sağlayabilmektir.[9]

TDK mutluluğu ; “Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, mut (I), ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık, saadetlilik”[10] olarak, iyiliği ise “İyi olma durumu, salah, karşılık beklenilmeden yapılan yardım, kayra, lütuf, kerem, ihsan, inayet, sağlığı yerinde olma durumu, esenlik, yarar veya elverişlilik, nimet”[11] şeklinde tanımlar.

Felsefe Terimler sözlüğünde ise mutluluk için verilen tanım “Genellikle insanların kendilerine en yüksek erek olarak koydukları değer. Bilinci dolduran tam bir doygunluk durumu. İstek ve eğilimlerin tam bir uyumu ve doygunluğu. Değerli şeylerin bolluğu içinde alınan nesnel durum”[12] şeklindedir.

Farabi’ye göre mutluluk(sa’âdet) salt iyilik(hayr)dir. Bu mutluluğun başarılması ve elde edilmesi için yararlı olan her şey iyidir; ancak, bu iyilik, onların özünden değil, mutluluk için yararlı olmalarındandır. Herhangi bir şekilde mutluluğa giden yolu tıkayan her şey ise salt kötülüktür.[13] Her insan, mutluluğun, ne olduğunu ve bu konuda neler yapması gerektiğini kendi başına bilmez; onun bu amaç için bir öğretmen ve kılavuza ihtiyacı olur… Bir insan, bu iki konuda yani mutluluk ve ona götüren fiilleri bilmede kendisine kılavuzluk edilse de, dışarıdan bir dürtü ve itici güç olmaksızın kendisine öğretilen ve gösterilen şeyleri yapmayabilir[14]. Mutluluk bir başka şeyin gerçekleştirilmesi için bir araç olarak istenmeyen bizzat kendisinin peşinden koşulan en yüksek iyidir. Farabî’nin siyaset felsefesi esas olarak insanın bu öteki dünyada nasıl mutlu olacağını bilme ve gerçekleştirme amacı üzerine yoğunlaşmıştır, insanın mutluluğu esas itibariyle ahlak alınana giren bir konudur.[15]

Farabi’nin mutluluk anlayışında asıl itibariyle dini bir literatür yatmaktadır. İyi ve kötünün nasıl belirleneceği yani iyi ve kötü aklen bilenebilir mi yoksa iyi ve kötü ancak vahiy ile mi bilenebilir tartışması kadim bir tartışmadır. Farabi’nin mutluluk ve iyilik tanımlamalarından anladığımız kadarıyla iyilik ve kötülük vahiy ile bilinebilir ve bu vahyi öğretecek bir kılavuza ihtiyaç vardır. Bu kılavuzda Farabi’ye göre ancak peygamber görevi ile gönderilmiş ve Faal Akl’ın etkisinde olan bir filozoftur. Ancak bu şekilde iyi ve kötü insanlar tarafından bilinebilir. İnsanlar her ne kadar akıl yoluyla iyi ve kötüyü belirleyebilseler de yine de dışarıdan bir dürtü ve itici güç olmadan ulaştıkları sonuçlara göre yaşayamazlar.

Farabi’ye göre saadetin temini için iki şey gereklidir: Saadetin nasıl bilineceğini ve nasıl elde edileceğini gösteren bir sanat; bu sanatın uygulanabileceği bir yer. Bu sanat siyasettir; onun uygulanma safhasına konacağı yer ise Fâzıl Şehir’dir.[16] Fâzıl şehrin’de ilk yöneticisi Faal Akl’ın etkisinde bulunan filozoftur.

Siyaset-i Medeniyye yöneticilerine karşı tamamen minnetsiz olmaları için toplumdaki her bir bireyin taşıması gereken manevi erdemlere dayanır. Her bir üyesi bu erdemlerle donanmış olan toplumun yaşadığı yere de ‘Erdemli Kent’ adı verilir.[17]

İyi bir akıl tarafından yönetilmek iyidir, kötü bir akıl tarafından yönetilmek kötüdür… Doğru şekilde ve iyi yaşayan insan en büyük mutlulukları elde eder, diğerleri edemez.[18]

Eflâtûn’un Devlet adlı yapıtı temelde İdeal Devlet’in kurulması, sosyal ve siyasî yapılanması, filozof ve toplum ilişkisinin belirlenmesi üzerinde durur. Ayrıca, İdeal Devlet’in karşıtı olan devletler de ele alınır Eflâtûn’un Devlet Adamı adlı eserinde filozofun devlet başkanı olması gerektiğini, eğer bir toplumda filozof var da, o toplumun başında değilse, burada suçun filozofta değil o toplumda olduğunu söyler. Nasıl ki tayfanın, kaptanı geminin başına getirmesi gerekiyorsa, aynı şekilde, halk da filozofu devletin başına getirmelidir.[19] Eflâtûn’a göre, eğer ideal devleti filozof yönetirse buna Krallık, filozoflar yönetirse buna Aristokrasi denilecektir.

Erdemli şehrin yönetici herhangi bir insan olamaz. Çünkü yöneticilik(riyâsa) iki şeyle olur; a) O insan, yaratılışı ve tabiatı bakımından yöneticiliğe istidatlı olmalıdır; b) O insan yöneticilikle ilgili iradi meleke ve tutumları kazanmış olmalıdır… O, mükemmelliğine ulaşmış ve bilfiil akıl ve bilfiil akılsal olmuş bir insandır.[20]

İlk yöneticiden daha sonra gelen yöneticide on iki özelliğin bir arada olması gerektiğini bu özelliklerin ise; “

a- O, bir filozof olmalıdır,

b- İlk yöneticilerin şehir için vazettikleri, şehri kendileriyle yönettikleri kanunları, kuralları, usulleri bilmeli, muhafaza etmeli, bütün fiillerinde bu yöneticilerin izinden gitmelidir.

c- Eskilerin kanunlarının kaydedilmemiş olduğu bir konuda, onların yollarını izleyerek yeni kanunalar çıkarsama, koyma(istinbat) konusunda üstün olmalıdır.

d- İlk yöneticilerin kendileriyle ilgili olarak herhangi bir kanun koymalarının mümkün olmadığı onlardan sonra herhangi bir zamanda ortaya çıkan olaylar ve şeyler hakkında doğru hüküm vermek üzer akıl yürütme gücüne ve üstün bir pratik akla(raviyya) sahip olmalıdır.

e- İlk yöneticilerin kanunlarıyla kendisinin onların yolunu izleyerek çıkarmış olduğu yeni kanunlar konusunda halkı sözle aydınlatma, onlara kılavuzluk etme üstünlüğüne sahip olmalıdır.

f- İster hizmetkâr, ister yönetici savaş sanatları söz konusu olsun her ikisinde de usta olarak savaş fiillerini gerçekleştirmek için bedenen sağlam olmalıdır.”[21]

Farabi’ye göre devleti yönetecek olan ilk yönetici devlet adamı olduğu kadar aynı zamanda bir nebidir. Farabi’nin devlet anlayışı teokrasidir. Devletin mutluluğu için devletin teokrasi ile yönetilmesi gerekir. Devletin ilk yöneticisi Nebidir. İlk yöneticinin Nebi olması gereği birçok kanun vazetmiştir. İlk yöneticiden sonra gelecek olan yöneticinin Nebi’nin koymuş olduğu kanunlara uyması gerekmekte aynı zamanda ilk yöneticinin koymuş olduğu kanunları yorumlayacak ve akıl yürütme gücüne sahip olması gerekmektedir. Aynı zamanda ilk yöneticinin koymuş olduğu kanunlarda belirtilmeyen, müphem bırakılan konularda yeni kanunlar çıkarsama yeteneğinin bulunması gerekir.

Devlet başkanının dini referans alarak bir yönetim izlemesi durumunda bu onların hem dünyaları, hem de ahiretleri için fayda getirir. Sadece aklı referans alan bir siyaset ise sadece dünya hayatı için fayda getirir.[22] Devlet yöneticisinin sadece aklı referans almaması gerekmekte aynı zamanda ilk yöneticinin yani Nebi’nin koymuş olduğu kanunlara riayet ederek devletin yönetilmesi mutluluğu sağlayacaktır.

İyi yaşamak için gerekli olan koşullar arasında eğitim, erdem ve yetenek önde gelir.[23] Mutluluğun sağlanması için ise devlet yönetiminin yanında devlete tabii olan vatandaşlarının da eğitimli olması belli erdem ve yeteneklere sahip olması gerekmektedir. Halkın alması gereken eğitimleri Farabi eserlerinde detaylı olarak incelemiş herkesin eşit olamayacağını bundan dolayı da farklı eğitimlere tabi tutulmaları gerektiğini ancak bu şekilde dünya ve ahiret mutluluğunun sağlanabileceğini belirtmiştir.

Farabî’ye göre milletler ve şehirler ancak eğitim ve öğretim aracılığı ile varlığa getirilebilir. Öğretmek, milletler ve şehirlerde nazari erdemleri varlığa getirmektir. Eğitmek ise milletlerde ahlaki erdemleri ve ameli sanatları varlığa getirme yöntemidir.[24] İyi insan olmak için gereken eğitim ve erdem onu bir vatandaşın ya kralın görevlerini yapabilecek duruma getirecektir.[25]

Devletlerin durumlarının düzelmesi için kral ya da devletin başında bulunan kimselerin filozoflar olmaları gerekir.[26] Ülkeyi yönetecek olanlar filozoflar olmalıdır.[27] Platon ve Aristoteles’in anlayışında devlet yöneticisi filozof konumundadır ve ancak filozof denetimde olan bir devletin mutluluğa ulaşabileceğine değinmişlerdir. Farabi’de ise ilk devlet yöneticisi aynı zamanda bir filozof olan Nebi’dir. İlk devlet yöneticisinden sonra gelecek olan yöneticiler ise filozof olmak zorundadırlar. Farabi’ye göre filozofların yönetmediği devletin mutluluğa ulaşamayacağı açıktır.

Farabi görüşlerini temellendirmek için şehir ve insan vücudunun benzerliğine dikkat çeker. Şehir, tüm organların kalbin yönetimi ve denetiminde kendisine verilen görevleri yapmak suretiyle vücudun sağlığını temin ettiği kusursuz ve sağlıklı bir vücut ile karşılaştırılır. Vücudun organları birbiriyle eşit değerde değil, her biri bir üsttekinin kontrol edeceği şekilde, hiyerarşik olarak yaratılmıştır. Aynı hiyerarşik yapıyı şehirde de görmek mümkündür. İnsanlar yaratılışları itibariyle birbirinden farklıdır ve imkânları bakımından da eşit değildir. Herkes farklı birer görevi yerine getirmek üzere tayin edilmiştir.

Halkın mutluluğu için Farabî’nin ön gördüğü avam’ın denenmemiş ortak görüşlere uygun olan şeylerle yetinen veya yetindirilmesi gereken gruptur. Seçkinler ise nazarî bilgilerin hiçbirinde kendilerini denenmemiş ortak görüşlerle sınırlandırmayan, inandıkları ve bildikleri şeylere sıkı inceleme ve araştırmanın sonuçları olan öncüllere dayanarak inanan ve onları bilen gruptur.[28]

Fârâbî’nin siyaset felsefesinde, erdemli devlet ve erdemli bireyler oluşturmak adına, günümüz insanı ve toplumlarının da yararlanacağı birçok unsur bulunmaktadır. Bunların başında teorik ile pratiğin paralel olması gerektiğidir. Buna göre, Fârâbî, bize, nazarî alanı çok iyi bir şekilde kurmadan, pratik alanda yapılabilecek her türlü şeyin beyhude olabileceğini söylemektedir. Aynı şekilde, Fârâbî salt nazarî erdemlerin de insanları gerçek mutluluğa götürebileceğini düşünmemektedir. Fârâbî’nin bu görüşünün günümüz için de geçerli olduğunu düşünüyoruz.

Günümüzün faydacı ve fırsatçı politikacısı hiçbir kural ve ilkeyle kendisini sınırlı tutmamaktadır. Zaman ve mekânın değişmesiyle prensiplerini de değiştirmektedir. Hedeflediği kişisel amaç, ihtiras ve hazlara erişmek için her türlü yolu ve yöntemi meşru, mubah ve makul gören siyaset adamı, seçildikten sonra içinde bulunduğu toplumu yok saymaktadır. Dolayısıyla yaptığı sözleşmeyi unutmaktadır.[29]

Toplumlar belli bir amaç uğruna, aralarında yapmış oldukları yasal veya gayri resmi sözleşmeler ile birlikteliklerini sağlamaktadırlar. Belli bir amaç uğruna, gidilen hedefe vardırması muhtemel şahısların iş başına getirilmesi sonucu; şahısların nefsi dürtüleri, etik anlayışları, hazları, ihtirasları nedeniyle toplum tarafından yapılan sözleşme unutulmakta ve kendi kişisel amaçlarına hizmet etmektedirler.

Filozoflara göre ‘Erdemli Kent’ ender olarak görülür veya inşaası çok uzak bir ihtimaldir.[30] Tek yönetici olması ve herkesin onun emirlerini dinlemesi en iyi çözümdür.[31] Devletin ve insanların sorunlarını çözmenin tek yolu filozofların yönetimde bulunmalarıdır.[32]

Farabî doğru/mükemmel yaratıcı/tanrı anlayışından doğru/mükemmel toplum anlayışına ulaşmaktadır. Zımnen şunu demektedir. Tanrı anlayışı çarpık olanın toplum anlayışı da bu düzeyde çarpık olacaktır. Tüm bunlar ile birlikte Faziletli Şehrin ideal bir şehir olduğu unutulmamalıdır.

...........................

[1] Muhammed İbn Manzur, Lisanu’l Arab, Beyrut, 1970, c.2, s. 253 s-v-s maddesi
[2] Farabi’nin Siyaset Felsefesinin Temel Problemleri ve Kökenleri, Şenol Korkut, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri(İslam Felsefesi)Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 2005, sy :5
[3] İbn Sinâ. Metafizik. Litera Yayıncılık, İstanbul, 2013, sy:15
[4] Mehmet S.Aydın, Prof.Dr, Farabî'nin Siyasî Düşüncesinde Sa'âdet Kavramı. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,1976, XXI, 303-315
[5] El-Farabî, E. N. Es-Siyasetü'l- Medeniyye veya Mebâbi'ül- Mevcûdât,(Çev: Prof.Dr.Mehmet S.Aydın, Prof.Dr. Abdülkadir Şener, Prof.Dr.M.Rami Ayas )Büyüyenay Yayınları, İstanbul, 2012, sy :75
[6] İbn Haldun, Devlet, (Çev: Osman Arpaçukuru)İlke Yayıncılık, İstanbul, 2013,sy: 89
[7] Platon, Devlet, (Çev: Furkan Akderin) Say Yayınları, İstanbul,2015, sy:82
[8] Aristoteles, Politika, (Çev: Furkan Akderin) Say Yayınları, İstanbul, 2015, sy:23
[9] Aristoteles, Politika, (Çev: Furkan Akderin) Say Yayınları, İstanbul, 2015, sy:98
[10]http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5739962a7c8ee0.54757315
[11]http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.573996302f32a8.92282664
[12]http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bilimsanat&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5739967a3d0737.81395026
[13] El-Farabî, E. N. Es-Siyasetü'l- Medeniyye veya Mebâbi'ül- Mevcûdât,(Çev: Prof.Dr.Mehmet S.Aydın, Prof.Dr. Abdülkadir Şener, Prof.Dr.M.Rami Ayas )Büyüyenay Yayınları, İstanbul, 2012, sy :78
[14] El-Farabî, E. N. Es-Siyasetü'l- Medeniyye veya Mebâbi'ül- Mevcûdât,(Çev: Prof.Dr.Mehmet S.Aydın, Prof.Dr. Abdülkadir Şener, Prof.Dr.M.Rami Ayas )Büyüyenay Yayınları, İstanbul, 2012, sy :84
[15] El-Farabî, E. N. Tahsîlu's- Sa'âda (Çev. Prof.Dr. Ahmet Arslan) Divan Kitap, Ankara, 2013, sy:16
[16] El-Farabî, E. N. Es-Siyasetü'l- Medeniyye veya Mebâbi'ül- Mevcûdât,(Çev: Prof.Dr.Mehmet S.Aydın, Prof.Dr. Abdülkadir Şener, Prof.Dr.M.Rami Ayas )Büyüyenay Yayınları, İstanbul, 2012, sy :16
[17] İbn Haldun, Devlet, (Çev: Osman Arpaçukuru)İlke Yayıncılık, İstanbul, 2013, sy: 89
[18] Platon, Devlet, (Çev: Furkan Akderin) Say Yayınları, İstanbul,2015, sy:65
[19] Platon, Devlet Adamı, Çev. Behice Boran, Mehmet Karasan, İst., 2001, s. 175-176
[20] El-Farabî, E. N. El-Medinetü'l Fâ'zıla. (Çev. Prof.Dr. Ahmet Arslan) Divan Kitap, Ankara, 2015, sy:102
[21] El-Farabî, E. N. El-Medinetü'l Fâ'zıla. (Çev. Prof.Dr. Ahmet Arslan) Divan Kitap, Ankara, 2015, sy:106
[22] İbn Haldun, Devlet, (Çev: Osman Arpaçukuru)İlke Yayıncılık, İstanbul, 2013,sy: 89
[23] Aristoteles, Politika, (Çev: Furkan Akderin) Say Yayınları, İstanbul, 2015, sy:110
[24] El-Farabî, E. N. Tahsîlu's- Sa'âda (Çev. Prof.Dr. Ahmet Arslan) Divan Kitap, Ankara, 2013, sy:81
[25] Aristoteles, Politika, (Çev: Furkan Akderin) Say Yayınları, İstanbul, 2015, sy:124
[26] Platon, Devlet, (Çev: Furkan Akderin) Say Yayınları, İstanbul,2015, sy:217
[27] Platon, Devlet, (Çev: Furkan Akderin) Say Yayınları, İstanbul,2015, sy:255
[28] El-Farabî, E. N. Tahsîlu's- Sa'âda (Çev. Prof.Dr. Ahmet Arslan) Divan Kitap, Ankara, 2013, sy:89
[29] Ekincioğlu, Çiğdem, Farabi ve Siyaset Felsefesine Dair Görüşlerinin İncelenmesi, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi Sivas, 2008, sy 83
[30] İbn Haldun, Devlet, (Çev: Osman Arpaçukuru)İlke Yayıncılık, İstanbul, 2013, sy.90
[31] Aristoteles, Politika, (Çev: Furkan Akderin) Say Yayınları, İstanbul, 2015, sy:124
[32] Platon, Devlet, (Çev: Furkan Akderin) Say Yayınları, İstanbul,2015, sy:253

Müfîd Ne Demektir?

İfâde eden, meramı güzel anlatan. Mânalı, mânidâr. Faydalı, faydayı mucib olan. Mütâlâsından istifade olunan.