İslam felsefesinin kaynakları olarak tercüme edilen eserin müellifi Yuhanna kumeyr bu eseri ‘Arap felsefesi’ adıyla yayınlamıştır. Yuhanna Kumeyr, İslam coğrafyasında yapılan felsefeyi görmezden gelircesine arap felsefesi adını koyarak aslında art niyetli bir eser ortaya koyduğunun sinyallerini daha baştan vermektedir. Koskoca bir coğrafyada yapılan düşünce hareketliliğini, araplara hasr etmek, islam felsefesi diye bir felsefe yoktur demenin bir diğer adıdır.
Yazar esere arap insanın karakterinden bahsederek başlar. [ Arap insanını şöyle tanımlar: hayvan sürüleriyle sürekli meşgul olduğundan ve göçebe bir hayat yaşadığından sürekli bir eğitim almamış,derin düşünmeye pek fırsatı olmamış, bakış açıları ve ufukları dar s.13,14,15 ] Fars, Hind kültürlerinin, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinin etkilerinden, bu felsefenin oluşumundaki etmenlerden ve belli başlı yunan filozoflarının hayatlarından kısaca bahseder.
Yazar esere arap insanın karakterinden bahsederek başlar. [ Arap insanını şöyle tanımlar: hayvan sürüleriyle sürekli meşgul olduğundan ve göçebe bir hayat yaşadığından sürekli bir eğitim almamış,derin düşünmeye pek fırsatı olmamış, bakış açıları ve ufukları dar s.13,14,15 ] Fars, Hind kültürlerinin, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinin etkilerinden, bu felsefenin oluşumundaki etmenlerden ve belli başlı yunan filozoflarının hayatlarından kısaca bahseder.
Ayrıca kitabının son bölümünde, söz konusu felsefenin oluşumundaki en büyük faktörlerden biri olarak gördüğü medreseleri işler. Bunlar urfa Nusaybin medreseleri, Cündişapur Medresesi, İskenderiye Medresesi, Antakya Medresesi, Harran Medresesi, Bağdat Medresesi.
Müellif söz konusu medreseler aracılığıyla tercüme faaliyetlerinin de bir sonucu olarak nakillerin arttığını ve bunun bir sonucu olarak İslam felsefesinin doğduğunu, [ bu nakiller olmasa böyle bir felsefenin vücuda gelemeyeceğini de ifade eder. s.148 ] Müellif başta da ifade ettiğimiz gibi art niyetiyle hareket ettiğinden koca bir coğrafya’nın düşünce dünyasını salt bu nakillere bağlamıştır.
İslam felsefesi her ne kadar klasik anlam 9-13.yy. arasında düşünülse de Hz. Muhammed’in vefatından sonra meydana gelen olayları islam felsefesinin meydana getiren ilk olaylar olarak değerlendiren düşünürler de vardır. Kültürlerin birbirleriyle ilişkisinin doğal bir sonucu olan etkileşimden yola çıkarak şu kültür olmasaydı bu kültür olmazdı demek ne kadar yanlışsa, bu nakiller olmasaydı bu felsefe olmazdı demek de bir o kadar yanlıştır.
Müellif söz konusu medreseler aracılığıyla tercüme faaliyetlerinin de bir sonucu olarak nakillerin arttığını ve bunun bir sonucu olarak İslam felsefesinin doğduğunu, [ bu nakiller olmasa böyle bir felsefenin vücuda gelemeyeceğini de ifade eder. s.148 ] Müellif başta da ifade ettiğimiz gibi art niyetiyle hareket ettiğinden koca bir coğrafya’nın düşünce dünyasını salt bu nakillere bağlamıştır.
İslam felsefesi her ne kadar klasik anlam 9-13.yy. arasında düşünülse de Hz. Muhammed’in vefatından sonra meydana gelen olayları islam felsefesinin meydana getiren ilk olaylar olarak değerlendiren düşünürler de vardır. Kültürlerin birbirleriyle ilişkisinin doğal bir sonucu olan etkileşimden yola çıkarak şu kültür olmasaydı bu kültür olmazdı demek ne kadar yanlışsa, bu nakiller olmasaydı bu felsefe olmazdı demek de bir o kadar yanlıştır.
BU KİTAP TANITIMININ ALINDIĞI SAYFAYA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ>>>