Modernite Deneyimi
…modernizmi, modern insanların modernleşmenin (…) özneleri de olmak (…) kendilerini bu dünyada evde hissetmek için giriştikleri çabalar olarak tanımlıyorum. (s. 11)
Modernizmi, sürekli değişen bir dünyada kendimizi evimizde hissetmek için yapılan bir mücadele olarak düşündüğümüzde, modernizmin hiçbir tarzının asla tanımlayıcı olamayacağını görürüz.
İnsan / yaratıcı bir hayvan…
İnsan / yollar yapmayı sever.
Belki de onu yalnızca inşa etmek istiyor, ama içinde yaşamak istemiyor…
…iletişim ve diyalogun, modern zamanlarda yeni ve özgül bir ağırlık ve aciliyet kazandığına inanıyorum; çünkü özellik ve içedönüklük, modern zamanlarda daha önce hiçbir zaman olmadığı kadar hem daha zengin ve daha yoğun, hem de daha yalnız ve daha kapana kısılmış bir gelişme gösterdiler. (s. 16)
Modernlik – Dün, Bugün ve Yarın
Modern olmak, bizlere (…) kendimizi ve dünyayı dönüştürme olanakları vaat eden; ama bir yandan da sahip olduğumuz her şeyi, bildiğimiz her şeyi, olduğumuz her şeyi yok etmekle tehdit eden bir ortamda bulmaktır kendimizi.
Modern olmak, Marx’ın deyişiyle “katı olan her şeyin buharlaşıp gittiği” bir evrenin parçası olmaktır. (s. 27)
Rousseau, “moderniste” sözcüğünü 19. ve 20. yüzyıllarda kullanılacağı biçimiyle kullanan ilk kişidir.
Nietzsche’ye göre (…) Hıristiyan idealleri, önünde sonunda bizzat Hıristiyanlığı çökertti.
Bizler (…) görebilme sanatını tümüyle unuttuk neredeyse…
Genç fütüristler, 1914’te “dünya için tek tedavi” dedikleri savaşa hevesle atladılar.
Fütüristler modern teknolojinin kutsanmasını grotesk ve özyıkıcılığa varan bir uca dek götürdüler.
Bu tarz modernizme (…) makine estetiğinin rafine biçimlerinde; Bauhaus, Gropius ve Mies van der Rohe’nin, Le Corbusier ve Leger’in, Ballet Mecanique’nin teknokratik pastorallerinde rastlıyoruz.
Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu
Modern ekonomik düzenin muazzam kozmosu, tümüyle bir demir kafes gibi görülmektedir.
Modern toplum bir kafes olmakla kalmaz, içindeki insanlar da o kafesin parmaklıklarınca biçimlendirilir.
Weber insanlara karşı pek az inanç besliyordu, ama yöneticilerine daha da az…
Sokakta ve devlet içinde bizi zorlayan sorun çıkarıp duran kitleler, bizler gibi bir duyarlıktan, maneviyattan ya da kişilikten yoksundur. (s. 45)
Kitlelerin egoları, idleri yoktur, ruhları iç gerilim ve dinamizmden yoksundur: Düşünceleri, ihtiyaçları, hatta düşleri “kendilerine ait değildir:” içsel yaşantıları, ancak ve ancak toplumsal sistemin karşılayabileceği arzuları üretecek şekilde toptan olarak yönetilmekte, programlanmaktadır. İnsanlar kendilerini metalarda tanırlar; ruhlarını otomobillerinde, müzik setlerinde, dubleks evlerinde, mutfak araç gereçlerinde bulurlar. (s. 46)
Modern hayattan çekilme eğilimi, en güçlü biçimde edebiyatta Roland Barthes tarafından savunuldu.
Modern sanatın modern toplumsal yaşamla kurabileceği tek uygun ilişki, hiçbir ilişki kurmamasıydı.
Modernizm, böylece modern sanatçıyı modern hayatın pisliklerinden, bayağılıklarından kurtarmak için yüce bir çaba olarak belirdi.
1960’lı yıllarda (…) modernizm tüm başkaldırı güçlerini anlatır bir parola haline geldi. (s. 49)
1968’de Columbia Üniversitesi öğrencileri başkaldırdıklarında muhafazakâr profesörler onların eylemlerini sokaklardaki modernizm diye betimlemişlerdi. (s. 50)
Modernizm baştan çıkarıcıdır.
Modern hareket, kültürün birliğini bozar.
Foucault, modern insanlık için özgürlüğün mümkün olduğunu düşünen insanlara karşı büyük bir horgörü beslemektedir.
Octavio Paz’ın dediği gibi, modernlik geçmişten öylesine koparılmış ve habire, öylesine baş döndürücü bir hızla koşturuyor ki, kök salamıyor; bir günden ertesine ayakta kalabilmekle yetiniyor. (s. 57)
Paradoksal biçimde bu ilk modernistler (Goethe, Baudelaire, Dostoyevski, Gogo vs.) bizi hayatlarımızı kuran modernleşme ve modernizmi bizden daha iyi anlayabildiler.
Birinci Bölüm
Goethe’nin Faust’u
Gelişmenin Trajedisi
İlk Faust metni; Johann Spiess’in 1587 tarihli Faustbuch’u…
Her edebi biçimde defalarca anlatıldı.
Faust, modern sanatçı için çok cazip bir konu olmuştur.
Faust figürü (…) hemen her seferinde “uzun saçlı” konformist olmayan, marjinal bir entelektüel ve kuşkulu bir karakterdir.
Tüm versiyonlarda (…) Faust zihinsel enerjisindeki kontrolü kaybetmesinden sonra trajedi ya da komedi doğmaktadır.
Goethe’nin Faust’u / modern hayatın İlyada’sı.
Goethe, Faust teması üzerine çalışmaya 1770’te, yirmi bir yaşındayken başlamış.
Eserinin tamamı ise ölümünden sonra yayımlanabildi (1832).
Goethe’nin Faust versiyonunda dönüşümün öznesi ve nesnesi olan sadece öykünün kahramanı değil, bütün dünyadır.
Perde açıldığında Faust’u odasında yalnız başına görürüz.
Tanınmış ve saygın bir âlim, hukukçu, ilahiyatçı, filozof, bilim adamı, profesör ve üniversite yöneticisidir.
Doğa ruhunu çağırır
Ama güler ona
Sonra da kendi düzeyinde bir ruh bulmasını söyler
Alaycı bir sıfat yöneltir ona: Übermensch, üstinsan
Goethe’nin çağında yaşayan Alman aydınları toplumlarını (…) az gelişmiş gören ilk aydınlardı.
(Faust) Yuhanna’yı okumaya başlar.
Başlangıçta kelam vardı.
Bu başlangıcı kozmik bakımdan yetersiz bulur. Bir alternatif arar ve sonunda yeni bir başlangıç seçip yazar. “Başlangıçta eylem vardı.
İşte bu noktada şeytan ortaya çıkar.
Hiçlikten sadece hiçlik doğar: Ancak sizlerin günah ve yok oluş dedikleriniz kısacası kötülük sayesinde sürebilir her türlü yaratılış.
Her şeyin yıkımını kabullenmeye hazır olmadığı sürece hiçbir şey yaratamayacaktır. Modern insanın hareket edebilmek ve yaşayabilmek için kucaklamak zorunda olduğu diyalektiktir bu.
Mephistopheles yaratmanın zayiatı yüzünden kendisini suçlamamasını söylemektedir, çünkü hayatın akışı tam da böyledir.
Özgelişme yolunda açılan tek soru “nasıl yapmalı” sorusudur.
Faust şeytanla birlikte çalışarak daha iyi bir insan olur.
Faust, yeni güçlerini ilk önce erotik güçler olarak hisseder.
Şeytanın armağanlarından en önemlisi (…) Faust’un kendine güvenmesi(dir).
Gretchen – Faust’un ilişki kurduğu ilk sıradan insan, sonra ilk aşkı, sonunda da ilk kurbanı olan genç kız.
Aşk Gretchen’i büyütür.
Gretchen’in ağabeyi, Faust’a saldırır.
Faust, Valentine’i yaralar.
Valentine, son nefesinde kızkardeşini lanetler.
Gretchen’in bebeği ölür.
Kendisi de bir zindana atılır.
İdama mahkum edilir.
Faust, bir gece yarısı onun hücresine gider.
Aşkı üzerine yemin eder ve onunla birlikte kaçmasını ister.
Gretchen Faust’un sarılışının soğuk olduğunu söyler; gerçekten sevmemektedir kendisini.
Gretchen orada kalır ve ölür.
Faust, yıkılmıştır.
Şeytanın ilk yanıtı sert ve acımasızdır: dayanamıyorsan neden bizimle ortaklığa girişirsin? (s. 87)
Sınıf ve cinsiyet
Kadının kapalı dünyasında varabileceği tek nokta delilik ve şehitliktir.
İkinci bölüm düşünsel bakımdan çok parlaktır.
Faust, kişisel dürtüleriyle dünyayı yönlendiren ekonomik, politik ve toplumsal güçler arasında bağlantı kurar; yapmayı ve yıkmayı öğrenir.
Eski dünyayı silip süpürecek, parçalayacak kökten yeni bir toplumsal ortam oluşturacaktır.
…toprağı ve denizi dönüştürmek için somut programlar ve çalışma planları yapar.
Yaşlı çift, Philemon ile Baucis
Küçük bir kulübeleri, küçük bir çanı olan kiliseleri ve ıhlamur ağaçlarıyla dolu bir bahçeleri vardır.
Faust, yaşlı çifte para ve başka yerde toprak önerir.
Ama o yaşta parayı ne yapsınlar?
Gitmeyi reddederler.
Faust, güçlü adamlarını çağırır ve yaşlı çifti yolundan çekmelerini emreder.
Mephisto ve onun özel birimi, gecenin geç vakti iyi haberlerle dönerler. Faust, ihtiyarların evlerinin yıkılıp, öldürüldüklerini öğrenir.
Faust, yaşlı çifti öldürerek kendi ölüm fermanını imzalamış olur.
Geceyarısı, balkonunda durmuş, düşünürken sahne birden sarsılmaya başlar.
Grilere bürünmüş dört hayalet kadın üzerine gelir.
İstek, İhtiyaç, Suçluluk ve Kaygı’dır adları.
İlk üç hayaleti kovar. Ama dördüncüsü, Kaygı, onun peşini bırakmaz.
Kimin trajedisidir bu?
Lukacs, Faust’un son bölümünün endüstriyel evrenin başlarındaki kapitalist gelişmenin trajedisi olduğunu öne sürer.
Mephisto / özel teşebbüs
19. yüzyılın yaratıcı ruhlarının büyük bir insani serüven olarak tasavvur ettikleri gelişme süreci, çağımızda dünyadaki her ulus ve her toplumsal sistem için bir ölüm kalım meselesi oldu. Sonuçta, her yerde gelişme otoriteleri muazzam, denetimsiz ve çoğu zaman ölümcül güçler elde ettiler.
…ölümcül (…) modern ilerleme kültürü
Bir numaralı kahramanı da Faust
İkinci Bölüm
Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor:
Marx, Modernizm ve Modernleşme
…modernizm literatüründe Marx hiç tanınmamaktadır.
Daha eski bir çağın sözgelimi Aydınlanma Çağının bir kalıntısı olarak nitelenir.
Nabokov, Marksizmi modernist ruhu ezen ölü bir ağırlık olarak aşağılar.
“Katı olan her şey buharlaşıp havaya karışıyor.”
Marx’ın modern burjuva toplumunu tasvirinin doruk noktasıdır bu. (s. 127)
Burjuvalar (…) insan etkinliğinin neler getirebileceğini ilk kez göstermişlerdir.
Burjuvazinin (…) mensupları için gerçekten anlam taşıyan tek etkinlik para kazanmak, sermaye biriktirmek, artı-değere el koymaktır.
Hayatlarımız, çıkarları sadece değişmede değil, aynı zamanda kriz ve kaosta yatan bir egemen sınıf tarafından kontrol ediliyor.
Kapitalizmin sorunu, her şeyde olduğu gibi burada da, yarattığı insani olanakları yok etmesindedir. Herkesin kendini geliştirmesini teşvik eder (…) ama insanlar ancak sınırlı ve çarpıtılmış şekillerde gelişebilirler. Piyasanın kullanabileceği özellik, güdü ve yetenekler (…) gelişmeye itelenir.
Bunun dışında, içimizde pazarlanması mümkün olmayan ne varsa ya zorbaca bastırılır. (s. 137)
Burjuva sınıfı mensuplarının (…) yüzleşmeye cesaret edemedikleri şey ne?
İnsanları sömürme güdüleri (…) değil.
Bunu birbirlerine, hatta kendilerine bile yaptıktan sonra başka insanlara neden yapmasınlar?
Sorunun asıl kaynağı burjuvazinin modern politika ve kültürde düzen partisi olma iddiasında yatıyor. (s. 141)
İşin hakikati şudur ki, burjuva toplumunun inşa ettiği her şey yıkılmak üzere inşa edilmekte.
…tarihin en şiddetli, yıkıcı egemen sınıfıdır onlar.
Kutsal deneyim
Kapitalizm (…) deneyim tarzını ortadan kaldırma eğiliminde olduğuna inanmaktadır.
Kutsal olan her şey dünyevileşiyor.
Goethe’nin Faust’u dünyada bir şeyleri değiştirebilmek için kendini satmak zorunda olan entelektüelin arketipini sunar bize.
Üçüncü Bölüm
Baudelaire: Sokaklarda Modernizm
Baudelaire’in (…) “Modern Hayatın Kahramanlığı” ile “Modern Hayatın Ressamı” bütün bir yüzyıl boyunca sanat ve düşüncenin gündemini belirlemiştir.
İlk modernist (…) Baudelaire’dir.
Modern Hayatın Ressamı,
İlgi ve enerjisini (modernliğin) modaları, görenekleri, duyguları üzerinde, gelip geçen an ve onun içerdiği tüm sonsuzluk çağrışımları üzerinde yoğunlaştıran kişidir. (s. 183)
Salon de 1846
Burada Baudelaire burjuvaları (…) göklere çıkarmaktadır.
Baudelaire’in burjuvaziye beslediği inanç onun ekonomik ve politik güdülerinin tüm karanlık yanlarını gözden kaçırır.
Modern Hayatın Ressamı
Burada modern hayat büyük bir moda gösterisi (…) olarak görünür. (s. 187)
Modern İlerleme Fikrinin Güzel Sanatlara Uyarlanması Üzerine
Burada Baudelaire (…) modern düşünüş ve hayatı bütünüyle kötülemek için bildik reaksiyoner retoriği kullanmaktadır.
İlerleme
Doğa veya Tanrı’nın izni dışında, bugünün felsefesinin icat ettiği bu karanlık fener.
Şiir ve ilerleme birbirinden nefret eden iki ihtiraslı adam gibidir.
Fotoğrafçı (…) narsist, sefil toplumumuz bir metal parçasına yansıyan beş para etmez imgesini seyretmeye koştu.
Modern ressam “hayal ettiğini değil, gördüğünü resmetmektedir.”
Modernizmin en temel sorunlarından biri bu sanatın insanların gündelik hayatlarından giderek kopmasıdır.
Bulvarları (…) yeni ekonomik, toplumsal, estetik zeminler yarattı.
Bulvarlar onları dolduran insanlara neler yaptı…
Kamunun içinde özel olabileceklerini, fiziksel olarak yalnız kalmadan baş başa olabilecekleri bir mekân…
Burjuvazi daha önce hürmetle karşılanan her türlü etkinliğin üzerindeki haleyi çekip aldı. Doktoru, hukukçuyu, rahibi, şairi, bilim adamını ücretli işçilere dönüştürdü.
Modern sanat ve düşüncenin merkezî temalarından biri kutsallığın yok edilişidir.
Yoksulların gözleri…
La fange du macadam, makadamın batağı.
La fange Fransızcada sadece çamur anlamına gelmez; batağı, pisliği, sefihliği, yozlaşmayı, alçaklığı, itici ve pis olan her şeyi ifade eder. (s. 219)
Dördüncü Bölüm
Petersburg: Az Gelişmişliğin Modernizmi
“Gerçek etkinliklerinin ne olduğunu keşfetmiş çok Rus var mı? İşte o zaman eylem için yanıp tutuşan karakterlerde hülyalılık denilen şey doğar.”
Dostoyevski, Petersburg Haberleri
19. yüzyıl Rusya’sını, 20. yüzyılda beliren Üçüncü Dünyanın bir arketipi olarak görebiliriz.
Petersburg’un nüfusu, 1800’de 220 bin,
1850’de 485 bin,
1860’ta 667 bin,
1880’de 877 bin,
1890’da bir milyonun üzerindedir.
Puşkin, Bronz Süvari (s. 244 ve devamı)
Gogol, Nevski Bulvarı
Bu sokağın (…) asıl amacı toplumsallaştırmasıdır.
Sakın güvenmeyin Nevski Bulvarı’na
Nevski Bulvarı (…) Petersburg’un devletten bağımsız geliştirdiği ve geliştirmeyi sürdürdüğü tek yerdir.
...belki de tek kurumsal mekândır.
Gogol’ün diğer Petersburg öykülerinde Nevski Bulvarı yoğun gerçeküstü hayatın bir aracısı olarak var olmayı sürdürür. (s. 275)
Gerekli bencillik duygusu olmayan bir insan, Nevski’nin (…) kamusal hayatına katılmaz.
Nevski’deki (…) yoksul memurun kendi sesi (…) Dostoyevski’nin ilk romanı Zavallılar’da yankılanır.
…kâtip Makar Devuşkin, Akakiyeviç’in paltosunun en uygun vârisidir.
Dürüst ve vicdan sahibi, çekingen ve siliktir.
Zavallılar yoksul memurların sesini verir.
Sıradan ve yoksul memur için Nevski Bulvarı (…) elde edilemez umudu temsil eder.
Tüm insanların birbiriyle özgürce iletişim kurabileceği ve birbiri tarafından eşit kabul edileceği bir hat.
İnsanları bir araya getirir gibi gözüken vasıtalar –sokak ve yayın- onların arasındaki uçurumun büyüklüğünü göstermekten başka bir şey yapamaz. (s. 281)
İkiz’de (…) devlet memuru Nevski Bulvarı’nda gösterişli bir şekilde ortaya çıkma çabasına girer.
Golyadkin yataktan kalkıp sefil ve küçük odasından çıkar ve o gün kiraladığı (…) muhteşem faytonuna biner. Sürücüye Nevski Bulvarı’ndan geçmesini söyler.
Sokağı seyretmeye başar.
İki memur tanır onu. El sallayıp ona adıyla seslendiklerinde dehşete kapılır ve arabanın en karanlık köşesine siner.
(Trafikteki araçlar) Yaya kitlelere tepeden bakan korunaklı kalelerdir onlar.
Bu güvenden yoksun olanlar içinse (…) düşmanın ölümcül bakışına maruz kalabileceği birer kapan, birer kafestirler.
Selam versem mi vermesem mi?
Öykünün tüm gerçeküstü dönüşü bu kendini yadsımadan kaynaklanır.
Golyadkin’in yüzleşemediği (…) bu hırslı, inatçı, atak kişi onun hayatını elinden alır. (s. 283)
1862 Temmuz’unda (…) Nikolay Çernişevski (…) muğlak bir suçlamayla tutuklandı.
Aleyhinde hiçbir kanıt yoktu.
Mahkemeye çıkarılmaksızın iki yıl, St. Petersburg’un en eski binası olan Petropavloks Kalesi’nin zindanlarında kaldı.
Daha sonra gizli bir duruşmada Sibirya’da ömür boyu sürgün cezasına çarptırıldı; orada yirmi yıl kaldı…
En önemli hapishane yapıtı Ne Yapmalı adlı romanıdır.
Çernişevski de dâhil herkes Ne Yapmalı’nın bir roman olarak fiyasko olduğu görüşündedir.
Yeraltından Notlar’ı Çernişevski ve Ne Yapmalı’ya göndermelerle doludur. Bunlardan en ünlüsü Kristal Saray imgesidir. (s. 295)
Kristal Saray modernliği temsil eder.
“Bütün dünyanın gözünde bir böcek, pis, iğrenç bir böcek olduğumu düşünmek…”
Yeraltından Notlar
Baudelaire’in Paris’i
Sarsıcı modern politika tarzlarının arenası olmuştur.
Baudelaire (…) kent nüfusunun bir parçasıdır.
Bu kalabalığın ortasında tek başınayken bile onun gerek mitsel, gerekse gerçek aktif geleneklerinden, patlak vermeye hazır potansiyellerinden beslenir. (s. 307)
Bu adsız kalabalıklar her an yoldaşlara ya da düşmanlara dönüşebilirler.
Baudelaire (…) evrende bir yabancı gibi hissedebilir kendini ama Paris sokaklarında bir insan ve bir yurttaştır.
Nevski Bulvarı
Ekonomik, politik, ruhsal bakımlardan apayrı bir dünyadır.
Nevski, herkesin gözlerini Batı’dan ithal edilmiş parlak öteberiyle kamaştıran ama bu parlak yüzeyin ardında hiçbir derinliğe sahip olmayan bir sahne dekoru gibidir.
Modernist (…) düşüncenin tüm biçimleri ikili bir karaktere sahiptir: Hem modernleşme sürecinin ifadeleri, hem de ona karşı çıkışlardır.
Görenler üzerinde öylesine büyük bir romantik güzellik etkisi bırakmıştı ki, uzak Alman köylerinde bile duvarlarda onun resimleri asılıydı.
Ülkesinin geriliğinden duyduğu utanç ve gelişimin bir simgesi karşısındaki kıskanç hiddeti (…) garez onu kör edecektir.
Andrey Biely, Petersburg (s. 342 ve devamı)
Biely 1905’te Petersburg halkının içinde yaşamaya zorlandığı baş döndürücü ama gizemli atmosferi hissetmeye zorlamaktadır bizleri…
Başlıca karakterleri Apollon Ableukhov (Korkunç azılı bir reaksiyoner)
Oğlu Nikolay (yüksek bir saray görevlisi)
Lüzumsuz adamlar geleneğinden Aleksander Dudkin
Entelektüel devrimci Lippançenko
Ableukhov (…) Bulvarın biçimlerini sevmektedir.
Ama oradaki gerçek insanlara tahammül edemez.
Burada kuşkusuz modernist tahayyül, soyutlamalardan çok imgelerde temellenir.
Kitabın (Petersburg) ilk Rus devriminin hem başarısızlığına ilişkin bir keşif, hem de yaratıcılığının ve kalıcı başarısının bir ifadesi…
Petersburg’un sönüşünü en çok kendine dert edinen, yitirilen şeyleri hatırlamaya ve canlandırmaya en kararlı yazar Osip Mendelştam’dır. (s. 363)
Petersburg’da rugan pabuçlu bir adam yaşardı. Kapıcılar ve kadınlar ondan nefret ederdi.
Faydasız şeylere merak…
Yaşıyoruz altımızdaki toprağa sağır.
On adım öteden duyulmuyor sesimiz.
Tek duyduğumuz Kremlin’in dağlısı,
Katil, köylü kasabı.
Parmakları kütükler gibi kalın,
Ve sözleri kurşun gibi ağır çıkıyor dudaklarından.
Böcek bıyıkları süzüyor her yanı
Ve çizmeleri ışıldıyor ayağında.
Ödlek kodamanlar sürüsüyle sarmış etrafını
Yarım adamlarla oynuyor.
Biri ıslak, biri miyavlıyor, öteki kişniyor.
O parmağını kaldırıyor ve tek başına yükseliyor.
Fermanları yığıyor sıra sıra at nalları gibi
Bir tanesi kasıklara, bir tanesi alna, şakaklara, göze.
İdamlar çilek taneleri gibi yuvarlanıyor ağzında.
Eski dostlar gibi kucaklamak ister hepsini.
Mendelştam bu şiiri asla yazıya dökmedi.
Sesli olarak okudu onu.
Bunu duyanlardan biri gizlice polise haber verdi.
1934 Mayıs’ında bir gece gelip onu aldılar.
Dört yıl sonra, dayanılmaz fiziksel ve ruhsal acıların ardından Vladivostok yakınlarındaki bir kampta öldü. (s. 377)
Beşinci Bölüm
Simgeler Ormanında: New York’ta Modernizm Üzerine Notlar
Manhattan formüle edilmemiş bir teorinin, Manhattanizmin ürünüdür.
Modern hayat
Her şeyi
Yok ederek yenilerini yaratıyor ve biteviye dünyayı yeniden yaratarak ilerliyor.
Her şeyi olduğu haliyle seven insanlar var.
Onlara umut veremem ben. İlerlemeyi sürdürmek zorundalar.
New York güzel değildir.
Mutluluk hissimiz zedeler.
Kamuyu severdi o, halkı değil.
Dostoyevski, insanlığa duyulan sevginin gerçek insanlara duyulan nefretle birlikte gitmesinin modern politikanın ölümcül tersliklerinden biri olduğu konusunda defalarca uyarmıştı bizi.
“Yolunu bir et satırıyla açmak zorundasın.”
Robert Moses
1950’lerin modernistleri çevrelerindeki modern ortamdan hiçbir enerji ve esin almıyorlardı artık.
…bu devrin en heyecan verici yapıtları ortak bir çevreden köklü bir uzaklaşma özelliğini taşımaktadır. Daha önceki modernizmlerin çoğunda olduğunun aksine, bu ortama saldırması da sözkonusu değildir, sanki hiç yoktur böyle ortam. (s. 410)
“Çalı çırpı ormanını temizleyip insanlığa güzellik veren ben değil miyim?”
Robert Moses
Ama o çalı çırpı bizim bir parçamız…
Geçmiş modernizmlerin çoğu kendilerini unutuş yoluyla bulmuştu. 1970’lerin modernistleriyse kendilerini anımsayarak bulmak zorunluluğuyla karşı karşıya kaldı.
Sokaklar insanlara aittir…
---
All That Is Solid Melts Into Air
Türkçeleştiren: Ümit Altuğ & Bülent Peker
İletişim Yayınları
17. Baskı 2014
…modernizmi, modern insanların modernleşmenin (…) özneleri de olmak (…) kendilerini bu dünyada evde hissetmek için giriştikleri çabalar olarak tanımlıyorum. (s. 11)
Modernizmi, sürekli değişen bir dünyada kendimizi evimizde hissetmek için yapılan bir mücadele olarak düşündüğümüzde, modernizmin hiçbir tarzının asla tanımlayıcı olamayacağını görürüz.
İnsan / yaratıcı bir hayvan…
İnsan / yollar yapmayı sever.
Belki de onu yalnızca inşa etmek istiyor, ama içinde yaşamak istemiyor…
…iletişim ve diyalogun, modern zamanlarda yeni ve özgül bir ağırlık ve aciliyet kazandığına inanıyorum; çünkü özellik ve içedönüklük, modern zamanlarda daha önce hiçbir zaman olmadığı kadar hem daha zengin ve daha yoğun, hem de daha yalnız ve daha kapana kısılmış bir gelişme gösterdiler. (s. 16)
Modernlik – Dün, Bugün ve Yarın
Modern olmak, bizlere (…) kendimizi ve dünyayı dönüştürme olanakları vaat eden; ama bir yandan da sahip olduğumuz her şeyi, bildiğimiz her şeyi, olduğumuz her şeyi yok etmekle tehdit eden bir ortamda bulmaktır kendimizi.
Modern olmak, Marx’ın deyişiyle “katı olan her şeyin buharlaşıp gittiği” bir evrenin parçası olmaktır. (s. 27)
Rousseau, “moderniste” sözcüğünü 19. ve 20. yüzyıllarda kullanılacağı biçimiyle kullanan ilk kişidir.
Nietzsche’ye göre (…) Hıristiyan idealleri, önünde sonunda bizzat Hıristiyanlığı çökertti.
Bizler (…) görebilme sanatını tümüyle unuttuk neredeyse…
Genç fütüristler, 1914’te “dünya için tek tedavi” dedikleri savaşa hevesle atladılar.
Fütüristler modern teknolojinin kutsanmasını grotesk ve özyıkıcılığa varan bir uca dek götürdüler.
Bu tarz modernizme (…) makine estetiğinin rafine biçimlerinde; Bauhaus, Gropius ve Mies van der Rohe’nin, Le Corbusier ve Leger’in, Ballet Mecanique’nin teknokratik pastorallerinde rastlıyoruz.
Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu
Modern ekonomik düzenin muazzam kozmosu, tümüyle bir demir kafes gibi görülmektedir.
Modern toplum bir kafes olmakla kalmaz, içindeki insanlar da o kafesin parmaklıklarınca biçimlendirilir.
Weber insanlara karşı pek az inanç besliyordu, ama yöneticilerine daha da az…
Sokakta ve devlet içinde bizi zorlayan sorun çıkarıp duran kitleler, bizler gibi bir duyarlıktan, maneviyattan ya da kişilikten yoksundur. (s. 45)
Kitlelerin egoları, idleri yoktur, ruhları iç gerilim ve dinamizmden yoksundur: Düşünceleri, ihtiyaçları, hatta düşleri “kendilerine ait değildir:” içsel yaşantıları, ancak ve ancak toplumsal sistemin karşılayabileceği arzuları üretecek şekilde toptan olarak yönetilmekte, programlanmaktadır. İnsanlar kendilerini metalarda tanırlar; ruhlarını otomobillerinde, müzik setlerinde, dubleks evlerinde, mutfak araç gereçlerinde bulurlar. (s. 46)
Modern hayattan çekilme eğilimi, en güçlü biçimde edebiyatta Roland Barthes tarafından savunuldu.
Modern sanatın modern toplumsal yaşamla kurabileceği tek uygun ilişki, hiçbir ilişki kurmamasıydı.
Modernizm, böylece modern sanatçıyı modern hayatın pisliklerinden, bayağılıklarından kurtarmak için yüce bir çaba olarak belirdi.
1960’lı yıllarda (…) modernizm tüm başkaldırı güçlerini anlatır bir parola haline geldi. (s. 49)
1968’de Columbia Üniversitesi öğrencileri başkaldırdıklarında muhafazakâr profesörler onların eylemlerini sokaklardaki modernizm diye betimlemişlerdi. (s. 50)
Modernizm baştan çıkarıcıdır.
Modern hareket, kültürün birliğini bozar.
Foucault, modern insanlık için özgürlüğün mümkün olduğunu düşünen insanlara karşı büyük bir horgörü beslemektedir.
Octavio Paz’ın dediği gibi, modernlik geçmişten öylesine koparılmış ve habire, öylesine baş döndürücü bir hızla koşturuyor ki, kök salamıyor; bir günden ertesine ayakta kalabilmekle yetiniyor. (s. 57)
Paradoksal biçimde bu ilk modernistler (Goethe, Baudelaire, Dostoyevski, Gogo vs.) bizi hayatlarımızı kuran modernleşme ve modernizmi bizden daha iyi anlayabildiler.
Birinci Bölüm
Goethe’nin Faust’u
Gelişmenin Trajedisi
İlk Faust metni; Johann Spiess’in 1587 tarihli Faustbuch’u…
Her edebi biçimde defalarca anlatıldı.
Faust, modern sanatçı için çok cazip bir konu olmuştur.
Faust figürü (…) hemen her seferinde “uzun saçlı” konformist olmayan, marjinal bir entelektüel ve kuşkulu bir karakterdir.
Tüm versiyonlarda (…) Faust zihinsel enerjisindeki kontrolü kaybetmesinden sonra trajedi ya da komedi doğmaktadır.
Goethe’nin Faust’u / modern hayatın İlyada’sı.
Goethe, Faust teması üzerine çalışmaya 1770’te, yirmi bir yaşındayken başlamış.
Eserinin tamamı ise ölümünden sonra yayımlanabildi (1832).
Goethe’nin Faust versiyonunda dönüşümün öznesi ve nesnesi olan sadece öykünün kahramanı değil, bütün dünyadır.
Perde açıldığında Faust’u odasında yalnız başına görürüz.
Tanınmış ve saygın bir âlim, hukukçu, ilahiyatçı, filozof, bilim adamı, profesör ve üniversite yöneticisidir.
Doğa ruhunu çağırır
Ama güler ona
Sonra da kendi düzeyinde bir ruh bulmasını söyler
Alaycı bir sıfat yöneltir ona: Übermensch, üstinsan
Goethe’nin çağında yaşayan Alman aydınları toplumlarını (…) az gelişmiş gören ilk aydınlardı.
(Faust) Yuhanna’yı okumaya başlar.
Başlangıçta kelam vardı.
Bu başlangıcı kozmik bakımdan yetersiz bulur. Bir alternatif arar ve sonunda yeni bir başlangıç seçip yazar. “Başlangıçta eylem vardı.
İşte bu noktada şeytan ortaya çıkar.
Hiçlikten sadece hiçlik doğar: Ancak sizlerin günah ve yok oluş dedikleriniz kısacası kötülük sayesinde sürebilir her türlü yaratılış.
Her şeyin yıkımını kabullenmeye hazır olmadığı sürece hiçbir şey yaratamayacaktır. Modern insanın hareket edebilmek ve yaşayabilmek için kucaklamak zorunda olduğu diyalektiktir bu.
Mephistopheles yaratmanın zayiatı yüzünden kendisini suçlamamasını söylemektedir, çünkü hayatın akışı tam da böyledir.
Özgelişme yolunda açılan tek soru “nasıl yapmalı” sorusudur.
Faust şeytanla birlikte çalışarak daha iyi bir insan olur.
Faust, yeni güçlerini ilk önce erotik güçler olarak hisseder.
Şeytanın armağanlarından en önemlisi (…) Faust’un kendine güvenmesi(dir).
Gretchen – Faust’un ilişki kurduğu ilk sıradan insan, sonra ilk aşkı, sonunda da ilk kurbanı olan genç kız.
Aşk Gretchen’i büyütür.
Gretchen’in ağabeyi, Faust’a saldırır.
Faust, Valentine’i yaralar.
Valentine, son nefesinde kızkardeşini lanetler.
Gretchen’in bebeği ölür.
Kendisi de bir zindana atılır.
İdama mahkum edilir.
Faust, bir gece yarısı onun hücresine gider.
Aşkı üzerine yemin eder ve onunla birlikte kaçmasını ister.
Gretchen Faust’un sarılışının soğuk olduğunu söyler; gerçekten sevmemektedir kendisini.
Gretchen orada kalır ve ölür.
Faust, yıkılmıştır.
Şeytanın ilk yanıtı sert ve acımasızdır: dayanamıyorsan neden bizimle ortaklığa girişirsin? (s. 87)
Sınıf ve cinsiyet
Kadının kapalı dünyasında varabileceği tek nokta delilik ve şehitliktir.
İkinci bölüm düşünsel bakımdan çok parlaktır.
Faust, kişisel dürtüleriyle dünyayı yönlendiren ekonomik, politik ve toplumsal güçler arasında bağlantı kurar; yapmayı ve yıkmayı öğrenir.
Eski dünyayı silip süpürecek, parçalayacak kökten yeni bir toplumsal ortam oluşturacaktır.
…toprağı ve denizi dönüştürmek için somut programlar ve çalışma planları yapar.
Yaşlı çift, Philemon ile Baucis
Küçük bir kulübeleri, küçük bir çanı olan kiliseleri ve ıhlamur ağaçlarıyla dolu bir bahçeleri vardır.
Faust, yaşlı çifte para ve başka yerde toprak önerir.
Ama o yaşta parayı ne yapsınlar?
Gitmeyi reddederler.
Faust, güçlü adamlarını çağırır ve yaşlı çifti yolundan çekmelerini emreder.
Mephisto ve onun özel birimi, gecenin geç vakti iyi haberlerle dönerler. Faust, ihtiyarların evlerinin yıkılıp, öldürüldüklerini öğrenir.
Faust, yaşlı çifti öldürerek kendi ölüm fermanını imzalamış olur.
Geceyarısı, balkonunda durmuş, düşünürken sahne birden sarsılmaya başlar.
Grilere bürünmüş dört hayalet kadın üzerine gelir.
İstek, İhtiyaç, Suçluluk ve Kaygı’dır adları.
İlk üç hayaleti kovar. Ama dördüncüsü, Kaygı, onun peşini bırakmaz.
Kimin trajedisidir bu?
Lukacs, Faust’un son bölümünün endüstriyel evrenin başlarındaki kapitalist gelişmenin trajedisi olduğunu öne sürer.
Mephisto / özel teşebbüs
19. yüzyılın yaratıcı ruhlarının büyük bir insani serüven olarak tasavvur ettikleri gelişme süreci, çağımızda dünyadaki her ulus ve her toplumsal sistem için bir ölüm kalım meselesi oldu. Sonuçta, her yerde gelişme otoriteleri muazzam, denetimsiz ve çoğu zaman ölümcül güçler elde ettiler.
…ölümcül (…) modern ilerleme kültürü
Bir numaralı kahramanı da Faust
İkinci Bölüm
Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor:
Marx, Modernizm ve Modernleşme
…modernizm literatüründe Marx hiç tanınmamaktadır.
Daha eski bir çağın sözgelimi Aydınlanma Çağının bir kalıntısı olarak nitelenir.
Nabokov, Marksizmi modernist ruhu ezen ölü bir ağırlık olarak aşağılar.
“Katı olan her şey buharlaşıp havaya karışıyor.”
Marx’ın modern burjuva toplumunu tasvirinin doruk noktasıdır bu. (s. 127)
Burjuvalar (…) insan etkinliğinin neler getirebileceğini ilk kez göstermişlerdir.
Burjuvazinin (…) mensupları için gerçekten anlam taşıyan tek etkinlik para kazanmak, sermaye biriktirmek, artı-değere el koymaktır.
Hayatlarımız, çıkarları sadece değişmede değil, aynı zamanda kriz ve kaosta yatan bir egemen sınıf tarafından kontrol ediliyor.
Kapitalizmin sorunu, her şeyde olduğu gibi burada da, yarattığı insani olanakları yok etmesindedir. Herkesin kendini geliştirmesini teşvik eder (…) ama insanlar ancak sınırlı ve çarpıtılmış şekillerde gelişebilirler. Piyasanın kullanabileceği özellik, güdü ve yetenekler (…) gelişmeye itelenir.
Bunun dışında, içimizde pazarlanması mümkün olmayan ne varsa ya zorbaca bastırılır. (s. 137)
Burjuva sınıfı mensuplarının (…) yüzleşmeye cesaret edemedikleri şey ne?
İnsanları sömürme güdüleri (…) değil.
Bunu birbirlerine, hatta kendilerine bile yaptıktan sonra başka insanlara neden yapmasınlar?
Sorunun asıl kaynağı burjuvazinin modern politika ve kültürde düzen partisi olma iddiasında yatıyor. (s. 141)
İşin hakikati şudur ki, burjuva toplumunun inşa ettiği her şey yıkılmak üzere inşa edilmekte.
…tarihin en şiddetli, yıkıcı egemen sınıfıdır onlar.
Kutsal deneyim
Kapitalizm (…) deneyim tarzını ortadan kaldırma eğiliminde olduğuna inanmaktadır.
Kutsal olan her şey dünyevileşiyor.
Goethe’nin Faust’u dünyada bir şeyleri değiştirebilmek için kendini satmak zorunda olan entelektüelin arketipini sunar bize.
Üçüncü Bölüm
Baudelaire: Sokaklarda Modernizm
Baudelaire’in (…) “Modern Hayatın Kahramanlığı” ile “Modern Hayatın Ressamı” bütün bir yüzyıl boyunca sanat ve düşüncenin gündemini belirlemiştir.
İlk modernist (…) Baudelaire’dir.
Modern Hayatın Ressamı,
İlgi ve enerjisini (modernliğin) modaları, görenekleri, duyguları üzerinde, gelip geçen an ve onun içerdiği tüm sonsuzluk çağrışımları üzerinde yoğunlaştıran kişidir. (s. 183)
Salon de 1846
Burada Baudelaire burjuvaları (…) göklere çıkarmaktadır.
Baudelaire’in burjuvaziye beslediği inanç onun ekonomik ve politik güdülerinin tüm karanlık yanlarını gözden kaçırır.
Modern Hayatın Ressamı
Burada modern hayat büyük bir moda gösterisi (…) olarak görünür. (s. 187)
Modern İlerleme Fikrinin Güzel Sanatlara Uyarlanması Üzerine
Burada Baudelaire (…) modern düşünüş ve hayatı bütünüyle kötülemek için bildik reaksiyoner retoriği kullanmaktadır.
İlerleme
Doğa veya Tanrı’nın izni dışında, bugünün felsefesinin icat ettiği bu karanlık fener.
Şiir ve ilerleme birbirinden nefret eden iki ihtiraslı adam gibidir.
Fotoğrafçı (…) narsist, sefil toplumumuz bir metal parçasına yansıyan beş para etmez imgesini seyretmeye koştu.
Modern ressam “hayal ettiğini değil, gördüğünü resmetmektedir.”
Modernizmin en temel sorunlarından biri bu sanatın insanların gündelik hayatlarından giderek kopmasıdır.
Bulvarları (…) yeni ekonomik, toplumsal, estetik zeminler yarattı.
Bulvarlar onları dolduran insanlara neler yaptı…
Kamunun içinde özel olabileceklerini, fiziksel olarak yalnız kalmadan baş başa olabilecekleri bir mekân…
Burjuvazi daha önce hürmetle karşılanan her türlü etkinliğin üzerindeki haleyi çekip aldı. Doktoru, hukukçuyu, rahibi, şairi, bilim adamını ücretli işçilere dönüştürdü.
Modern sanat ve düşüncenin merkezî temalarından biri kutsallığın yok edilişidir.
Yoksulların gözleri…
La fange du macadam, makadamın batağı.
La fange Fransızcada sadece çamur anlamına gelmez; batağı, pisliği, sefihliği, yozlaşmayı, alçaklığı, itici ve pis olan her şeyi ifade eder. (s. 219)
Dördüncü Bölüm
Petersburg: Az Gelişmişliğin Modernizmi
“Gerçek etkinliklerinin ne olduğunu keşfetmiş çok Rus var mı? İşte o zaman eylem için yanıp tutuşan karakterlerde hülyalılık denilen şey doğar.”
Dostoyevski, Petersburg Haberleri
19. yüzyıl Rusya’sını, 20. yüzyılda beliren Üçüncü Dünyanın bir arketipi olarak görebiliriz.
Petersburg’un nüfusu, 1800’de 220 bin,
1850’de 485 bin,
1860’ta 667 bin,
1880’de 877 bin,
1890’da bir milyonun üzerindedir.
Puşkin, Bronz Süvari (s. 244 ve devamı)
Gogol, Nevski Bulvarı
Bu sokağın (…) asıl amacı toplumsallaştırmasıdır.
Sakın güvenmeyin Nevski Bulvarı’na
Nevski Bulvarı (…) Petersburg’un devletten bağımsız geliştirdiği ve geliştirmeyi sürdürdüğü tek yerdir.
...belki de tek kurumsal mekândır.
Gogol’ün diğer Petersburg öykülerinde Nevski Bulvarı yoğun gerçeküstü hayatın bir aracısı olarak var olmayı sürdürür. (s. 275)
Gerekli bencillik duygusu olmayan bir insan, Nevski’nin (…) kamusal hayatına katılmaz.
Nevski’deki (…) yoksul memurun kendi sesi (…) Dostoyevski’nin ilk romanı Zavallılar’da yankılanır.
…kâtip Makar Devuşkin, Akakiyeviç’in paltosunun en uygun vârisidir.
Dürüst ve vicdan sahibi, çekingen ve siliktir.
Zavallılar yoksul memurların sesini verir.
Sıradan ve yoksul memur için Nevski Bulvarı (…) elde edilemez umudu temsil eder.
Tüm insanların birbiriyle özgürce iletişim kurabileceği ve birbiri tarafından eşit kabul edileceği bir hat.
İnsanları bir araya getirir gibi gözüken vasıtalar –sokak ve yayın- onların arasındaki uçurumun büyüklüğünü göstermekten başka bir şey yapamaz. (s. 281)
İkiz’de (…) devlet memuru Nevski Bulvarı’nda gösterişli bir şekilde ortaya çıkma çabasına girer.
Golyadkin yataktan kalkıp sefil ve küçük odasından çıkar ve o gün kiraladığı (…) muhteşem faytonuna biner. Sürücüye Nevski Bulvarı’ndan geçmesini söyler.
Sokağı seyretmeye başar.
İki memur tanır onu. El sallayıp ona adıyla seslendiklerinde dehşete kapılır ve arabanın en karanlık köşesine siner.
(Trafikteki araçlar) Yaya kitlelere tepeden bakan korunaklı kalelerdir onlar.
Bu güvenden yoksun olanlar içinse (…) düşmanın ölümcül bakışına maruz kalabileceği birer kapan, birer kafestirler.
Selam versem mi vermesem mi?
Öykünün tüm gerçeküstü dönüşü bu kendini yadsımadan kaynaklanır.
Golyadkin’in yüzleşemediği (…) bu hırslı, inatçı, atak kişi onun hayatını elinden alır. (s. 283)
1862 Temmuz’unda (…) Nikolay Çernişevski (…) muğlak bir suçlamayla tutuklandı.
Aleyhinde hiçbir kanıt yoktu.
Mahkemeye çıkarılmaksızın iki yıl, St. Petersburg’un en eski binası olan Petropavloks Kalesi’nin zindanlarında kaldı.
Daha sonra gizli bir duruşmada Sibirya’da ömür boyu sürgün cezasına çarptırıldı; orada yirmi yıl kaldı…
En önemli hapishane yapıtı Ne Yapmalı adlı romanıdır.
Çernişevski de dâhil herkes Ne Yapmalı’nın bir roman olarak fiyasko olduğu görüşündedir.
Yeraltından Notlar’ı Çernişevski ve Ne Yapmalı’ya göndermelerle doludur. Bunlardan en ünlüsü Kristal Saray imgesidir. (s. 295)
Kristal Saray modernliği temsil eder.
“Bütün dünyanın gözünde bir böcek, pis, iğrenç bir böcek olduğumu düşünmek…”
Yeraltından Notlar
Baudelaire’in Paris’i
Sarsıcı modern politika tarzlarının arenası olmuştur.
Baudelaire (…) kent nüfusunun bir parçasıdır.
Bu kalabalığın ortasında tek başınayken bile onun gerek mitsel, gerekse gerçek aktif geleneklerinden, patlak vermeye hazır potansiyellerinden beslenir. (s. 307)
Bu adsız kalabalıklar her an yoldaşlara ya da düşmanlara dönüşebilirler.
Baudelaire (…) evrende bir yabancı gibi hissedebilir kendini ama Paris sokaklarında bir insan ve bir yurttaştır.
Nevski Bulvarı
Ekonomik, politik, ruhsal bakımlardan apayrı bir dünyadır.
Nevski, herkesin gözlerini Batı’dan ithal edilmiş parlak öteberiyle kamaştıran ama bu parlak yüzeyin ardında hiçbir derinliğe sahip olmayan bir sahne dekoru gibidir.
Modernist (…) düşüncenin tüm biçimleri ikili bir karaktere sahiptir: Hem modernleşme sürecinin ifadeleri, hem de ona karşı çıkışlardır.
Görenler üzerinde öylesine büyük bir romantik güzellik etkisi bırakmıştı ki, uzak Alman köylerinde bile duvarlarda onun resimleri asılıydı.
Ülkesinin geriliğinden duyduğu utanç ve gelişimin bir simgesi karşısındaki kıskanç hiddeti (…) garez onu kör edecektir.
Andrey Biely, Petersburg (s. 342 ve devamı)
Biely 1905’te Petersburg halkının içinde yaşamaya zorlandığı baş döndürücü ama gizemli atmosferi hissetmeye zorlamaktadır bizleri…
Başlıca karakterleri Apollon Ableukhov (Korkunç azılı bir reaksiyoner)
Oğlu Nikolay (yüksek bir saray görevlisi)
Lüzumsuz adamlar geleneğinden Aleksander Dudkin
Entelektüel devrimci Lippançenko
Ableukhov (…) Bulvarın biçimlerini sevmektedir.
Ama oradaki gerçek insanlara tahammül edemez.
Burada kuşkusuz modernist tahayyül, soyutlamalardan çok imgelerde temellenir.
Kitabın (Petersburg) ilk Rus devriminin hem başarısızlığına ilişkin bir keşif, hem de yaratıcılığının ve kalıcı başarısının bir ifadesi…
Petersburg’un sönüşünü en çok kendine dert edinen, yitirilen şeyleri hatırlamaya ve canlandırmaya en kararlı yazar Osip Mendelştam’dır. (s. 363)
Petersburg’da rugan pabuçlu bir adam yaşardı. Kapıcılar ve kadınlar ondan nefret ederdi.
Faydasız şeylere merak…
Yaşıyoruz altımızdaki toprağa sağır.
On adım öteden duyulmuyor sesimiz.
Tek duyduğumuz Kremlin’in dağlısı,
Katil, köylü kasabı.
Parmakları kütükler gibi kalın,
Ve sözleri kurşun gibi ağır çıkıyor dudaklarından.
Böcek bıyıkları süzüyor her yanı
Ve çizmeleri ışıldıyor ayağında.
Ödlek kodamanlar sürüsüyle sarmış etrafını
Yarım adamlarla oynuyor.
Biri ıslak, biri miyavlıyor, öteki kişniyor.
O parmağını kaldırıyor ve tek başına yükseliyor.
Fermanları yığıyor sıra sıra at nalları gibi
Bir tanesi kasıklara, bir tanesi alna, şakaklara, göze.
İdamlar çilek taneleri gibi yuvarlanıyor ağzında.
Eski dostlar gibi kucaklamak ister hepsini.
Mendelştam bu şiiri asla yazıya dökmedi.
Sesli olarak okudu onu.
Bunu duyanlardan biri gizlice polise haber verdi.
1934 Mayıs’ında bir gece gelip onu aldılar.
Dört yıl sonra, dayanılmaz fiziksel ve ruhsal acıların ardından Vladivostok yakınlarındaki bir kampta öldü. (s. 377)
Beşinci Bölüm
Simgeler Ormanında: New York’ta Modernizm Üzerine Notlar
Manhattan formüle edilmemiş bir teorinin, Manhattanizmin ürünüdür.
Modern hayat
Her şeyi
Yok ederek yenilerini yaratıyor ve biteviye dünyayı yeniden yaratarak ilerliyor.
Her şeyi olduğu haliyle seven insanlar var.
Onlara umut veremem ben. İlerlemeyi sürdürmek zorundalar.
New York güzel değildir.
Mutluluk hissimiz zedeler.
Kamuyu severdi o, halkı değil.
Dostoyevski, insanlığa duyulan sevginin gerçek insanlara duyulan nefretle birlikte gitmesinin modern politikanın ölümcül tersliklerinden biri olduğu konusunda defalarca uyarmıştı bizi.
“Yolunu bir et satırıyla açmak zorundasın.”
Robert Moses
1950’lerin modernistleri çevrelerindeki modern ortamdan hiçbir enerji ve esin almıyorlardı artık.
…bu devrin en heyecan verici yapıtları ortak bir çevreden köklü bir uzaklaşma özelliğini taşımaktadır. Daha önceki modernizmlerin çoğunda olduğunun aksine, bu ortama saldırması da sözkonusu değildir, sanki hiç yoktur böyle ortam. (s. 410)
“Çalı çırpı ormanını temizleyip insanlığa güzellik veren ben değil miyim?”
Robert Moses
Ama o çalı çırpı bizim bir parçamız…
Geçmiş modernizmlerin çoğu kendilerini unutuş yoluyla bulmuştu. 1970’lerin modernistleriyse kendilerini anımsayarak bulmak zorunluluğuyla karşı karşıya kaldı.
Sokaklar insanlara aittir…
---
All That Is Solid Melts Into Air
Türkçeleştiren: Ümit Altuğ & Bülent Peker
İletişim Yayınları
17. Baskı 2014
BU KİTAP ÖZETİ SOZRİKO ADLI BLOGTAN ALINMIŞTIR. EMEĞİ GEÇENLERE TEŞEKKÜR EDERİZ. DAHA ZENGİN İÇERİKLER İÇİN BLOGU ZİYARET EDEBİLİRSİNİZ.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır. Teşekkür ederiz.